Cemal Kayı

Cemal Kayı

Kırmızı naylon ayakkabı

Kırmızı naylon ayakkabı

Kırmızı naylon ayakkabımla çok sevinçliyim, yerimde duramıyorum. Ayağıma giyiyorum tekrar çıkarıyorum, istemiyorum kirlenmesini. Yarın okul açılacak, arkadaşlarımın da görmesini istiyorum. Büyükçe bir kayanın üstüne çıkıyorum, önce sağ ayağıma giydiğim naylon ayakkabımı ayağımla birlikte öne doğru uzatıp üst yüzeyine, daha sonra ayağımı yanlara döndürerek yandan görünüşlerine bakıyorum... Sol ayakkabımı da ayağıma giydikten sonra sağ ayağıma yaptığım gibi bunu da ileri uzatarak yandan üstten görünüşüne bakıyorum. Kırmızı naylon ayakkabıma hayranlığım bir kat daha artıyor. “İyi ki, babamın istememesine rağmen kırmızı renk seçmişim!” diyorum, içimden...

Daha sonra ellerimi belime koyup halay çeker gibi yapıyorum, kırmızı naylon ayakkabılı ayaklarımı bir ileri uzatıp bir geri çekerek... Davul zurna ortada, ben seyircilerin karşısındayım. Davulun her dum dum demesinde kırmızı naylon ayakkabılı ayağımı ileri uzatıp, geri çekerken, yumuşacık üstlerinde yaylanıyorum.  Kollarımı kanatlanmış gibi açıp havaya kaldırıyorum uçacak gibiyim, “deyt deyt!” diye bağırırken elimde mendille havaya zıplayıp, yere çöküyorum tekrar yukarı fırladığımda seyircilerin de görüp imrenmelerini, kırmızı naylon ayakkabıma baktıkça bana gıpta etmelerini istiyorum...

Akpınar pazarında “Kel Terzi”den Salı günü, kırmızı ayakkabımla birlikte aldığımız gri zemin üzerine, siyah çizgili askılı “Çalı Koparan” pantolonum da üstümde… Kel Terzi, “Bu daha kayış takamaz, bu yaşlarda askılı pontul daha gullanılışlı olur, Hacı Ağa” diyor. Yerde tezgâh niyetine serili, palanın üstünden büyük bir beceriyle karşı tarafa atlarken kıkır kıkır gülüyor… Bu Çalı Koparan’lar sanki biz köy çocukları için özel dokunmuş kaba, sağlam… Çalıya takıyorsun, çalı dalından kopuyor pantolonunla birlikte geliyor da bu pantolonlar yırtılmıyor!

Ya o kokusu, nasıl anlatsam bilemiyorum; biraz küf, biraz rutubet, biraz petrol, biraz toprak biraz da diken terzinin teri karışımı kekremsi bir şey?

Kara önlüğümü giyip, belini bağlıyorum. Beyaz naylon yakamı boynuma takıyorum. Boynum, bu beyaz naylon yakalar çıkalı epeyce rahatsız. Tik oluştu, durup dururken aniden boynumu hızlı bir şekilde birilerine işaret veriyormuşum gibi üst üste sağ tarafa kırıyorum… Havalar soğuduğunda sertleşip, yer yer boynumu kesiyor… Çıt çıtlı naylon yakalar çıkalı, yakaları önlüğe iliklemeden kurtulduk ancak, boğuşurken sağa sola kaydığından öğretmenden azar işitiyoruz…

Kafa üç numara traşlı… Berber Daştan’ın saç sakal müşterisinin yanında araya sıkıştırıp, ayaküstü kırkıp savuşturmasından olmalı ki, sağı solu bile toplanmamış, ensemin boz tüyleri güneş ışığında cıvıldaşıyor…

Bu kısa ömüre çok darbe sığdırmış olan başım yer yer çentikler içinde… Çentiğin her biri, kesiğin, çizginin her biri acı bir anının eseri…Bazıları kuş yuvası almak isterken düştüğüm ağaçla ilgili bir anıma aitken, bazıları mahalle, köy sapan dövüşlerinde aldığım darbelerle yediğim taşın izlerini taşıyor…Bazıları ise, eşek yarışlarında eşekten düşerek aldığım yaranın çizgileri!

Köy okulları, erken kapanıp geç açıldığından bostanlar bozulmuş, bağlar kaynatılmış, köftürler yapılıp, iğdeler cevizler, elmalar toplanmış, hatta koçlar kınalanıp davara katılmış… Önlüklerimizin cepleri epeyce büyük… Herkesin cebinde, okulun ilk günü çeşitli yiyecekler dolu. Kimisinde kavurga, kimisinde içi nohutlu hedik, kiminin cebinde erik zerdali çirleri, iğdeler… Herkes birbirine karşı oldukça cömert…

Kuş yuvaları, elma ağaçları, üzüm bağları, bahara kadar rahat… Göçmen kuşlar çoktan gitti. Kara kargalar öbek öbek yüzlercesi bir arada. Binlercesi bir araya toplanmış sığırcık kuşları gökyüzünde oyunlar oynayıp, şekiller çizerek gösteri yapıyorlar…

Kanlı göldeki, Ilıman’daki çağlayanların, Acer Çeşme, Sarı Taş, Çiftçi Pınarı çeşmelerinin suları soğuyup, renkleri değişti… Subaşları ıssız, çeşmeler kimsesiz… Arazi çeşmelerinin  yalaklarından rüzgârın savurduğu sular hüznün, yalnızlığın, türküsünü söylüyor…

Okulun önünde sıra oluşturuyoruz. Öğretmenimizin karşısında, öğretmenimizin öncülüğünde; *İSTİKLÂL MARŞI*nı okuyoruz. Çeşmede, su keşiği için birbiriyle dövüşen kadınlar, İstiklâl Marşını duyduklarında hazırola geçip, dövüşü bırakıyor, bilen bize eşlik ediyor… 

Abbas Emmi’nin Haydar, daha okulun ilk günü ilk saatinde Şefikle boğuşurken düşerek kafasını yarıyor, yara epeyce derin olduğundan öğretmen eve gönderiyor. Sultan Ebe yaraya tuzlu tereyağ basmış, evde bulabildiği kırmızı bir bez parçasını da yukardan aşağı başından dolandırarak çenesinin altından bağlayıp tekrar okula gönderiyor. Haydar şimdi sınıfın en arka sırasında başında kırmızı bez parçasıyla; “ÇİNGEN KÂHYASI” gibi, toprağa çömelmiş büyüklerinin sabrıyla oturuyor!

Ailelerimizin yaptığı bizlerinde yapılırken gücümüz oranında yardım ettiğimiz ahırdan bozma, beş sınıf bir arada okulumuz biraz sonra dağılacak. Öğretmen beş sınıfı nasıl bir arada okutacağının planlarını yaparken, bizler, köylerinde okul olmadığı için bizim köye okula gelen “Taşkovan, Çelebi Uşağı” gibi köylerin çocuklarıyla, köylerine gidiş yolunda sapan taşı dövüşüne başlayacağız, yarılan kafalarımıza birer çentik daha atılacak!

Türkiye’de, Avrupa’da okullar CORONA koşullarında açıldı. Pırıl pırıl, cıvıl cıvıl çocukların her biri gökyüzünde “SAMANYOLU” galaksisinin yıldızları gibi her biri muhteşem renkli, muhteşem pırıltılı… Sırtlarında, madenci küfesi ağırlığında çantalarla, okulun merdivenlerini zorlanarak tırmanıyorlar…

Köylerde 1990’lı yılların ikinci yarısından itibaren, 60’lı, 70’li yıllarda büyük masraflar edilerek yapılan okullar şehirlere göçler nedeniyle kapatıldı! “Taşımalı Sistem” denilen bir sistemle köy çocukları kasabalara, şehirlere taşınıyor. Köyler öğretmensiz ışıklarını kaybettiler… Köy okullarının *Merkez Köyler* oluşturularak yeniden açılması elzemdir!

Yeni Eğitim Öğretim yılında, tüm öğrencilerle öğretmenlere, öğrenci velilerine sağlıklı başarılı bir öğretim yılı diliyorum.

Saygılarımla…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Cemal Kayı Arşivi

Atlar

15 Mart 2023 Çarşamba 00:05