İrfan Paksoy

İrfan Paksoy

KURTKAYA KAHRAMANI…

KURTKAYA KAHRAMANI…

27 Ağustos 1922 Pazar.

Başkumandanlık için 27 Ağustos planı aynı şekilde… Taarruzla düşman cephesinin yarılması...

Kutlu savaşçılar hiç topçu ateşi olmadan baskın tarzında saat 04.00’te süngü hücumu ile düşman siperlerine girdi ve Kurtkaya ele geçirildi. Üsteğmen Bayburtlu Âgâh Efendi [1] burada şehit düştü.

Üsteğmen Âgâh Efendi ve bölüğünün Büyük Taarruz’daki cansiperâne vuruşması ayrı kahramanlık destanıydı.

Kurtkaya…

Kurtuluş Savaşı’nın son aşamasını oluşturan Büyük Taarruz’un en fedakâr ve en cesâret isteyen ilk görevlerinden biri de Albay Kemâlettin Sami (Gökçen) Bey komutasındaki 4. Kolordu bağlılarından Albay Osman Nuri (Koptagel) Bey’in komuta ettiği 12. Tümene bağlı alaylardan 36. Alay 6. Bölüğe verilmişti.

Üsteğmen Âgâh Efendinin emrindeki 150 kişilik bölüğün görevi; Gazi ve Müşir Başkumandan’ın taarruzu yönetmek için Kocatepe’ye kurdurduğu Başkomutanlık karargâhını korumak ve bu karargâha yönelik yegâne geçit yeri olan Kurtkaya mevkiine yakın Kalecik bölgesini ele geçirmekti.

Verilen görevin zorluğu imkânsız gibi görünse de yerine gelmesi gereken bir emirdi. Savaş taktiği gereği, taarruza geçen tarafın 1’e 3 kuvvet oluşturması gerekiyordu. Oysa tam tersine saldırıya geçen 150 kişilik bölük mevcudu, düşman birliklerinin dörtte biri dahi değildi.

Üç kat tel örgüyle çevrilmiş Yunan savunma hattında gedik açmak ve o gedikten içeri dalıp ölüme koşarcasına o hattı savunan iki bin beş yüz kişilik düşman birliğine saldırmak, akılların almadığı ancak vatan sevgisiyle yoğrulmuş yüreklerin hissedebileceği bir duyguydu. 6. Bölüğün sahip olduğu silah işte o yürekti…

Taarruzun ilk günü görevini ifâ edememiş olan bölük, gece istirahat emri almıştı. Üsteğmen Âgâh Efendi, “Büyük Taarruz” için önem arz eden bu saldırıyı tekrarlamak ve kesin sonucu almak için Alay Komutanından istirahat emrini geri almasını istedi. Gözü pek komutan, on yedi yaranın izini taşıyan gövdesini başıyla beraber bölüğünün önünde fedâ etmeye hazırdı. Bölüğünü tekrar hücum düzenine koydu. Birinci günün sabahı başlayan çarpışmalar ikinci gün de devam etti. Çeliğe ve ateşe karşı insan bedeni misâli, kurşun yağmuruna gövdelerini siper edip tel örgüye ulaşmadan ölünmeyecekti.

Yunan ve İngiliz Genelkurmay Başkanlarının dünyaya, geçilmez ilan ettiği tel örgüler bir gün önce delinmiş ve geçilmişti. Topçuların açtığı gedikten içeriye dalıp, kalabalık düşman birliğinin üzerine ilerleyen Üsteğmen Âgâh Efendi, kendisini bulan kurşunla en önde koşmaya devam ediyor, ardındakilerle beraber adeta bir su gibi düşmanın derinliklerine akıyordu.

Hedefteki tepenin düşmandan alınması için önceden belirlenen plan gereği gelmesi gereken 8. Tümene bağlı diğer birlikler geç kalmış, düşman da büyük bir takviye kuvvet almıştı. Artık zaman kazanmak ve ilerlemekten başka yapacak bir şey yoktu. Bölüğünün şevkini kırmak da istemiyordu. Kanayan yarasını eliyle tuttu…Ne olursa olsun düşman Kurtkaya’dan inecek ve dar boğaza sürüklenecekti!

Çarpışmalar tüm şiddetiyle devam etti. Düşman ezilip geri çekildikçe, Üsteğmen Âgâh Efendi ve bölüğü de gittikçe tükeniyordu. Her şeye rağmen hedeflenen noktaya çok yakındı. Bir an başını kaldırıp etrafına baktı. Sonra yere eğildi, kaçıp giden düşman mevzilerinden bomba tüfeğini alıp, geriye haber verdi. Gazi ve Müşir Başkumandan’ın önem verdiği ve mutlak bir şekilde sonuca ulaşması gereken görev başarıyla ifa edilmişti. Kurtkaya Tepesi artık zapt edilmişti…Üç gün sonraki 30 Ağustos Zafer Güneşi, şehitlerin ve gazilerin kanıyla ve şanıyla işte böyle doğuyordu.

Tam o anda sürekli ıskalayan kör bir kurşun bu defa gelip Üsteğmen Âgâh Efendinin başını buldu. Bölüğünün görevi bitmişti… Keza kendisi de… Başçavuş Ali, eğildi yanı başına. Bir şey söylemeye çalışan Komutanı Üsteğmen Âgâh Efendinin, yarasını saracak ne bir teçhizatı vardı ne de zamanı. Sadece söylediklerini anlamaya çalışıyordu. Tek bir şey duyabildi… “Bölüğe selam… Durmayın!” Ve gözleri öylece kapandı…

Bölüğün başı, ayağı, hülâsa her şeyi olan Üsteğmen Âgâh Efendi, yanında Sinoplu Teğmen Feyzullah Hulusî Efendi ve Anadolu’nun dört bir yerinden gelen en küçüğü 16 yaşında olan kınalı kuzular, hepsi toprağa uzanmıştı…İşte o andı… Dünyanın bir olup üstüne toprak attığı Anadolu’nun, yılmayıp yine o toprağın altından çıkışına şahit olunan. 6. Bölüğün üçte ikisi yerde, geriye kalan diğer 50 kişi ve Vatan da ayakta…

Vefâ…

Üsteğmen Âgâh Efendinin şehit olduğu Kurtkaya Tepesine Millî Savunma Bakanlığı tarafından 1972 yılında aziz hatırasına hürmeten bir tören alanı, bir çeşme, bir kitâbe ve bir kubbeden ibaret anıt inşâ edilmiştir. Ruhu şâd, mekânı cennet ola...

Peşpeşe zaptedilen Yunan siperleri…

Mahâretle savaşan 5. Türk Tümenindeki kutlu savaşçılar saat 08.00 civarında 1.301 rakımlı Erkmentepe’yi zapt ettiler.

Saat 09.00. Bir gün önce ele geçirilen ama ardından kaybedile Kırcaaslan Tepesi’nde Türk süngüsü parladı.

1-001.jpg

Saat 12.30. Cephedeki hedeflerini ele geçirmiş olan 23., 15., 3. ve 14. Türk Tümenleri ovaya çekilen 1. ve 7. Yunan Tümenlerinin peşinden yamaç aşağı koşuyordu...

Trikupis’in ricatı…

Saat 13.00. Afyon Cephe Komutanı General Trikupis daha batıda bir savunma hattı tutmaya karar vererek karargâhı ile Afyon’u terk etti.

Saat 15.30. Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa 2. Orduya sol yanı ile şiddetle taarruz emri verdi.

Çöken Yunan savunma hatları…

Yarıldı, “altı ayda dahi aşılmaz” denen ve tahkim edilmiş Yunan savunma hatları ve ricat etmeye başladı Yunan Kuvvetleri Afyon’a doğru.

Devam eden Türk taarruzlarında tüm hatlarda düşman mevzilerine şiddetli darbeler indirildi.

Çiğitepe…

Konya – Afyon tren hattının kuzeyi Yakup Şevki (Subaşı) Paşa komutasındaki 2. Ordunun sorumluluk bölgesi iken bahse konu tren hattının güneyi ise Nurettin (Konyar) Paşa komutasındaki 1. Ordunun sorumluluk bölgesindeydi. Harekât planı gereği asıl taarruz bölgesi de 1. Ordu sorumluluk bölgesiydi.

1. Ordunun ana bağlıları da Albay İzzettin (Çalışlar) Bey komutasındaki 1 Kolordu, Albay Ali Hikmet (Ayerdem) Bey komutasındaki 2. Kolordu ve Albay Kemalettin Sami (Gökçen) Bey komutasındaki 4. Kolordu idi. Bahse konu kolordular da bir ucu Afyon’un güneyinde bir ucu da Afyon’un kuzeyinde olan bir hilâl şeklinde güneyden kuzeye doğru 4., 1. ve 2. Kolordular şeklinde Yunan siperlerine doğru taarruzlarını sürdürmekteydi.

Hilâlin ortasındaki 1. Kolorduya bağlı tümenlerden biri de Albay Reşat (Çiğiltepe) Bey komutasındaki 57. Tümen olup taarruz hâlinde olduğu Çiğiltepe Yunanlılar tarafından çok iyi tahkim edilmiş ve kuvvetle savunulmaktaydı. Cephedeki genel durumu etkilediği için bu tepenin kısa sürede alınması gerekiyordu.

Albay Çiğiltepe, Başkumandan ile gerçekleşen telefon görüşmesinde söz verdiği zaman zarfında bahse konu tepe henüz alınamadığı için zâtî tabancası ile hayatına son vererek onur intiharında bulunmuştur. 57. Tümen kısa bir süre sonra Çiğiltepe'yi ele geçirmiş ve Yunanlardan temizlemiştir.

Ruhun şâd olsun Albay Reşat (Çiğiltepe) Bey.

Gözün aydın Afyon, kutlu olsun âzadlık…

Kutlu savaşçılar sarp kayalık, diken ve çalılıktan oluşan, iyi tahkim edilmiş ve 12 kilometrelik asıl yarma [2] sahası dışındaki Çiğiltepe’yi de saat 17.00’de zapt ettiler.

Çiğiltepe zapt edildikten bir süre sonra da bir yıldır Yunan işgâlindeki Afyon’a da girildi. Gözün aydın Afyon, kutlu olsun âzadlık.

Yunan kuvvetleri perişan bir hâlde Afyon batısı ve Dumlupınar güneyindeki Sincanlı ovasına [3] atıldı.

2-001.jpg

Kutlamalar…

1. Ordu Kumandanı Nurettin Paşa Afyon’un alındığını Batı Cephesine bildirince Gazi ve Müşir Başkumandan, Fevzi Paşa ve İsmet Paşa onu kutladılar.

İlk zafer haberleri üzerine yurdun her tarafından Meclise, Başkomutanlığa, gazetelere ve Hükûmete tebrik ve sevinç telgrafları yağmaya başladı.

Rusya Federatif Sovyet Şûrâlar Cumhuriyeti [4] Dışişleri Bakan Yardımcısı Lev Mihayloviç Karahan, Ankara Hükûmetine gönderdiği telgrafta zaferi kutladı ve zaferin Rusları da sevince boğduğunu, kesin zaferin yakın olduğuna inandıklarını bildirdi.

Başvekil Rauf (Orbay) Bey de ertesi gün bu nâzik mesaja teşekkür etti ve barıştan sonra da iki ülkenin dostluk ve yardımlaşmasının daha da güçleneceğini bildirdi.

Başkumandan’dan Meclis’e bilgilendirme mesajı…

Gazi ve Müşir Başkumandan’dan Meclis’e gönderilen telgraf şu şekildeydi:

“İki gündür kesintisiz devam eden muharebeler sonucunda Afyon’u kurtardık. Esir, ağır ve hafif top ile her çeşit malzemeden ganimet çoktur. Kumandanlarımız sevk ve idarede kumandanlarından üstündür.”

Bu telgrafı tâkiben Meclis de Başkumandanlığa zafer diledi, Afyon’un alınmasından dolayı selam ve saygılarını bildirdi.

Devam edecek…

© 2023. Bu makalenin / yazının içeriğinin telif hakları yazarına ait olup, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereği kaynak gösterilerek yapılacak kısa alıntılar ve yararlanma dışında, hiçbir şekilde önceden izin alınmaksızın kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıtılamaz.

SONNOTLAR

[1] Efendi: Son dönem Osmanlı ordusunda yazılı ve konuşma dilinde teğmen, üsteğmen ve yüzbaşı rütbesindeki subayların rütbe ve isimlerinden sonra “efendi”; binbaşı, yarbay ve albay rütbesindeki subayların rütbe ve isimlerinden sonra “bey”; mirlivâ, ikinci ferik, birinci ferik ve müşir rütbelerinden sonra da “paşa” ibaresi kullanılmaktaydı.

[2] Yarma – yarma harekâtı, (girme, başarıdan faydalanma, takip gibi) taarruzî nitelikteki kara harekâtı çeşitlerindendir. Yarma harekâtı, taarruz kuvvetlerinin, düşmanın asıl savunma mevziinin içinden geçerek, onu tamamen parçalamak, düşman kuvvetlerini, tesislerini araç ve gereçlerini tahrip ya da tesirsiz hâle getirmek ve savunmanın devamlılığını bozacak hedefleri ele geçirmek için yapılan bir taarruzî kara harekâtı şeklidir. Bu harekât; düşmanın savunma mevziinin parçalanması, açılan gediğin genişletilmesi ve düşman savunmasının devamlılığını yok eden/edebilecek hedeflerin üzerinden geçilmesi şeklinde üç aşamada yapılır.

[3] Sincanlı, Afyonkarahisar’ın batısında bir ilçe olup günümüzdeki ismi ise Sinanpaşa’dır.

[4] Rusya Federatif Sovyet Şûrâlar Cumhuriyeti (RFSŞC) - Rusya Federatif Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti (RFSSC), 7 Kasım 1917 tarihinde gerçekleşen Ekim Devrimi ile kurulmuştur. 30 Aralık 1922 tarihinde RFSŞC / RFSSC’nin, (Kızılordu tarafından işgâl edilmeleri sonucu yönetimleri sosyalist yapılan Belarus SSC, Ukrayna SSC, Orta Asya ve Kafkas Cumhuriyetleri ile birleşmesiyle de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği resmen kurulmuştur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İrfan Paksoy Arşivi