Ali Aydemir

Ali Aydemir

Öğretmen okuluna giriş sınavım

Öğretmen okuluna giriş sınavım

1966 yılında Mucur Orta Okulu son sınıfta matematik dersinden bir yıl bekledim.

Derslere çalışmak o zamanlar bizim için hayaldi. Mucur’a bir saatlik mesafede Gökçeviran beldesinde ikamet ediyorduk.

Köy olarak adlandırdığımız beldede nüfus çok kalabalıktı. Tarla, bağ, bahçe işlerinin yanında; atlarla ilgilenmek, büyük ve küçükbaş hayvanlara bakmaktan ders çalışma imkânımız pek yoktu.

Bir yıl beklemek ve dersler çalışmamak bizi okuldan da soğutmuştu. Tek dersi kurtarmıştım ama başvuracağım yerler gözümde büyüyor ve bende ümitsizlik yaratıyordu.

Bazı arkadaşlarımın ısrarı ile Kırşehir Erkek İlköğretmen Okulu sınavlarına başvuruda bulundum. Sınava gireceğim ama babamın sınav içinde olsa hiç göndermeye niyeti yoktu. Ara verdin, derslere çalışmadın nasıl kazanacaksın? “Çok zor” Diye benim moralimi iyice bozuyordu.

Sınava girmek içi babamdan para istedim. Bütün yalvarmalarıma rağmen maalesef babamdan para almak mümkün olmadı.

Akşamüzeri babamdan habersiz köyden Mucur’a geldim. Mucur’daki evimizde sabahladım. Sabah kalktığımda karnının acıkmasına rağmen mutfakta yiyecek olarak bayatlamış yarım bazlama (ekmek) ile kurumuş çemenden başka yiyecek yoktu. Zorla da olsa yemek istedim. Boğazımda o kadar zor geçiyordu ki her lokmadan sonra su içiyordum.

Moralimin bozukluğu iştahımı da iyice kapatmıştı. Kırşehir’e gitmek için tabii ki para lazımdı. Çarşıya indim. Tanıdığımız esnaflardan bazılarından ödünç para istedim. Para istediklerimden biri de sonrada kayınbabam olan Bakkal Osman’dı. Rahmetliye bu olayları anlattığımda mahzunlaşır, gözleri dolar üzüntülü bir sesle pişmanlığını dile getirirdi. O zaman bana “Yeğenim daha siftah etmedik” diyerek; umudumu iyice zayıflatmıştı.

Birden aklıma o zaman fırına ortak olan İsmet dayım geldi. Kendisine durumumu izah edip on lira istedim. Tabi yeğenim ne demek kasadan verin” demesi bende anlatılmaz bir haz uyandırdı.

O zamanlar Kırşehir’e çalışan birkaç tane minibüs ancak vardı. Okuyup mezun olduğum öğretmen okulunda sınava girdim. Yorgunluğum açlığım ve moral bozukluğum bendeki stresi iyice arttırmıştı. Başım da bir ağrı ve boğazımda bir yanma vardı. Bazen okuduğum sorulara takılıyorum tarifi yapılmaz sıkıntılar yaşıyordum.

Sınavdan sonra yol parasını ayırıp diğer paraya karnımı doyurdum. Dondurma aldım. Sonra Arkadaşlarla Saray Sinemasına gittik. Sinemadan çıkar çıkmazda yer bulabilmek içinde Mucur durağına koştuk.

Mucur’a gidecek son araba İsmet Ersan’ların minibüstü. Arabanın içi dolu olduğundan yedi kişi dolmuşun üzerine binip Mucur’a geldik.

Gün geldi sınav sonuçları açıklanmaya başlandı. Çarşıda beni gören arkadaşlarımdan birisi sınavı kazandığımı söylediğinde inanmak istemedim. Yemin etti. Listede adımı gördüğünü söyledi.

İçimi öyle bir sevinç kaplamıştı ki; sanki uçacak gibiydim. O gün de Mucur’un pazarıydı. Babamla karşılaştım. Babam da akrabamız rahmetli Kadir Özyurt’a beni Ankara’ya götürüp kadın berberinin yanına çırak olarak verilebilmem ona dil döküyordu.

Kendisine sınavı kazandığımı, öğretmen okulunda okuyacağımı söyledim. Beni tebrik edeceği yerde: “Kazanmada değil, iş okumada” diyerek bir kez daha hayal kırıklığı yaşamama sebep olmuştu.

Öğretmen okulu kayıtları için o zamanki noter görevi gören başkâtibin yanına babamla birlikte gittik. 5000 liralık senedin babam tarafından imzalanması gerekiyordu. O zamanki parayla 3 tane tarla alınabilirdi. Evrakları tamamlayıp dışarı çıktığımızda babamın bana söylediği tarihi sözü ömrüm boyuna hiç unutmadım. Üzüntülü ve ağır ağır bana şu öğüdü veriyordu: “Bak oğlum! Senede nasıl bir imza attık, görüyorsun, eğer okumazsan bu parayı benden alırlar. Kardeşlerinin nafakalarını temin ettiğimiz tarlalar satılır. Aç ve açıkta kalırız.”

Bu sözler içime öyle işlemişti ki öğretmen okulunda okurken etütlerde beni kendime getiriyordu. Derslerime zamanında ve sistemli çalışmam sonucunda her sene doğrudan sınıf geçip 1969–1970 yılını bitirip öğretmen olarak önce Ankara merkez Turgut Reis İlk oku’na depo tayinimiz yapıldı. İlk aldığım maaş 461 lira idi. Sora kura çekip Ankara’nın Haymana ilçesinin Çeltikli Köyünde göreve başladım. Akşam büyük bir kamyonun üzerinde yeni görev yerime gittim.

Gurbet insanlara hasreti, özlemi, sıkıntıları, garipliği arkadaşlığı, sabrı öğretiyor. Öğretmenler için mükâfatların en güzeli; yetiştirdiği yüzlerce, binlerce öğrencisini hayata atılması, başarılara imza atmasıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Aydemir Arşivi