Onlara “ÖFF” bile demeyin!
Geçmiş yıllardı. Gecenin bir yarısı; geç saatlerde telefonun sesine irkilip uyandım. Korktum! “Hayırdır inşallah” deyip açtım telefonu. Bir arkadaşım; titrek ve çaresiz bir ses tonuyla: “Hocam ne olursun bize bir yol göster. Tanıdığım birisi var; çok hasta…”
Şaşkınlığımla beraber hastalığı nedir? Doktora götürseniz, dua edelim inşallah. Allah şifa verir” diye nasihatte bulundum. Arkadaşım: “Yok yok hocam, iyileşmesi mümkün değilmiş. Onun için aramadım. Ölmesi için dua eder misiniz? diye ricada bulunmak istedim. Öyle ıstırap çekiyor ki bir görseniz, bir türlü ruhunu teslim edemiyor” dediğinde şaşkınlığım daha da artı. Öyle ya! Bir insanın ölmesi için dua edilmesi gerektiğini şimdiye kadar hiç duymamıştım. Biraz toparlanıp kendime geldiğimde “sebebin ne olduğunu düşünüyorsunuz” diye sordum kendisine.
Hocam “Bu arkadaşım annesinin bedduasını almış. Ona çok zulmetmiş, Annesi de: Oğul sana huzur içerisinde bir ölüm nasip etmesin Allah, öyle bir duruma düşesin ki iyileşmen için değil, ölmen için dua etsinler sana” diye cevap verdi.
O anda sahabelerden olan Alkame’nin durumu aklıma geldi. Ancak onun annesi hayattaydı. Alkame ölüm döşeğinde, dili kelime-i tevhit getiremiyordu. Peygamberimiz, annesine “Hakkını helal etmesen Allah, evladını ahrette cehennemde yakacak buna razı olur musun? “diye uyarmıştı. Annesi “ Vallahi şahit olun ki ona hakkımı helal ediyorum. Onun yanmasını istemiyorum” diyerek hakkını helal etti de dili çözüldü Alkame’nin. Kelime-i şahadet getirip o gün, ruhunu teslim etti.
Eğer bu arkadaşında annesi hayattaysa işimiz biraz daha kolay; gidip helallik istenir, durumu anlatılır. Ana yüreğidir; dayanamaz, bedduasını geri alır, diye düşündüm. Annesinin hayatta olup olmadığını, sordum yıllar önce vefat ettiğini, duyunca daha fazla üzüldüm. Ne yapmalı diye düşünüp şu sonuca vardım. Oğlunun parasından annesi için hayır yapmasını teklif ettim. Öyle ki sabahı dahi beklememişler, o gece annesinin hayrı için fakir ve fukarayı yataklarından kaldırıp yardım etmişler…
Sabah olur olmaz aynı arkadaş telefonda tekrar beni aradı. Önceki tedirginliğinden ve çaresizliğinden hiçbir eser yoktu. “Hocam Elhamdülillah, arkadaşım ruhunu teslim eti.” Diye adeta müjde verdi. Bir sevinç, bir mutluluk… Telefonda duyuluyordu sesler, matem değil, düğün evi gibiydi adeta.
Evet, ölmenin duası da oluyormuş demek ki. Öyleyse annelerimiz babalarımız hayattayken onların kıymetini bilelim yoksa öldükten sonra hatadan dönmenin faydası olmuyor.
Onların dualarını almamız, beddualarından sakınmamız istenmiştir. Çünkü onların dualarının Allah katında makbul olduğunu yüce Resul bildiriyor bizlere. Onlara hizmet etme imkânı olduğu halde hizmet edemeyerek cenneti hak edemeyenleri kınıyor.
Onların burukluğu ve kırıklığı Allah’ın gayretine dokunurda insanın iki dünyada, iki yakası bir araya gelmez. Babanın bedduası kabul olur, anneninki olmaz, derken anne içten gelerek beddua edemezde ondan…
Allah kendisine itaatten hemen sonra anne babaya itaati emretmiş. Onları kırmayı, incitmeyi bırak onlara “öf” bile demeyi yasaklamıştır. “Cennet annelerin ayakları altındadır” buyrularak aslında cennetin ve cehennemin anne ve babanın memnuniyetine ve memnuniyetsizliğine bağlı olduğu gösterilmiştir bizlere.
“Bu dünya etme bulma” dünyasıdır boşuna denmemiştir. Bugünün evlatları yarının baba ve anneleri olacak. Anne ve babamıza reva gördüğümüz şeyler evlatlarımızın bizler için hazırlık yaptığı şeylerdir aslında. Kendimize istemediğimizi başka birisine reva görmemeliyiz. Bu herkes için söz konusu. Lakin mesele anne ve babaysa onların daha faklı bir yeri vardır dinimizde. Meşru hususlarda itaat edecek, anne baba olmaları hasebiyle Müslüman olmasalar bile onların haklarına riayet edeceğiz.
Peygamberimiz(s.a.v.) buyuruyor ki.
“Bir genç bir ihtiyara yaşlı olmasından dolayı ikramda bulunursa, Allah, yaşlandığı zaman kendisine ikramda bulunacak bir kimseyi kendisine hazırlar”(Tirmizi, birrr, 75)
Başka bir hadisi şerifinde ise şöyle buyuruyor:
“Allah Teala bütün günahlardan dilediklerinin(cezasını) kıyamet gününe kadar tehir eder. Yalnız anaya ve babaya yapılan isyanın Allah Teala sahibine ölmeden önce verecektir”( et-Terğip ve’Terhip, c. 3. S. 331)
Selam ve dua ile…