Peygamberimizin çocuklara olan sevgi ve şefkati
Dünyayı güllük gülistanlığa çevirecek olan sevgidir. Yaratılanı yaratandan ötürü sevebilme anlayışı bütün kalplere yerleşince sevgi bir başka anlam ifade eder; kimse kimseye zulmetmez. Kimse kimseyi yarı yolda bırakmaz. Sevgi sahibi bir insan her şeyden önce sinesini kin, nefret ve düşmanlık yükünden kurtarır. Yükü hafif olanın ruhu rahat olur. Sevgi hava almak, hayat bulmak ve başkalarına hayat sunmak gibidir.
Sevgiyle bir bakış, bir duruş, bir davranış bütün ilişkilerin olumlu sonuç vermesine vesiledir. Aslında insanı insan yapan en önemli özellik de budur.
İnsanın yaratılış gayesi rabbine kulluk etmek, insanlarla ilişkilerini kulluk şuuru ve ibadet anlayışıyla yerine getirmektir. Sevgi, merhamet ve barış dini İslam’ın Rahmet Peygamberi hem bütün insanları sevmiş, onlara merhametle muamele etmiş hem de tebliğ görevini, sevdirme düsturuyla yerine yetirmiştir; kaba-saba kimseye davranmamış, kimseyi kırmamış, hatalarını yüzüne vurmamış, rencide etmemiş; bu nedenle insanlar kısa zamanda etrafına toplanmış, cehalet asrını saadete döndürmüştür. Bir hadisi şerifinde “Büyüklerini saymayan, küçüklerini sevmeyen bizden değildir (bize lâyık bir Müslüman değildir)"(Tirmizî, Birr, 15) buyurarak huzur ve saadetin şifrelerini ve formülünü şiddetli uyararak, vermiştir.
Sevgi becerisi ancak sevilmek suretiyle kazanılır. Aslında sevgi geleceğe yönelik bir yatırım gibidir. Bugünün küçük dimağlarına karşı sevgi yüklü insanlar yarının saygı göreceği insanlardır.
Bu nedenledir ki, dünya meyvesi, sevilmeye en layık olan ruhumuzu dinlendiren, masumiyet duyguları nedeniyle güzellikleri yüzlerine yansımış, geleceğimizin teminatı çocuklara karşı Peygamberimizin sevgi ve hoşgörüsü çok daha farklıydı. Birçok rivayet gösteriyor ki O’nun çocuklara karşı sevgi, merhamet ve hoşgörüsü bir baba ve annenin hoşgörüsünden daha öte idi.
Mesela bir defa ashabının yanında bulunduğu bir zamanda torununu şefkatle kucaklayıp öpmüştü. Orada bulunan Akra b. Habis: benim on çocuğum var bu zamana kadar hiç birini öpmedim” dediğinde, Allah resulü. “Merhamet etmeyene merhamet olunmaz” buyurarak uyarmış ve başka bir hadisinde şöyle buyurmuştur:
"Çocuklarınızı çok öpün. Çünkü her öpücük için size cennette bir derece verilir ki, iki derece arasında beş yüz senelik mesafe vardır. Melekler öpücüklerinizi sayarlar ve sizin defterinize sevap yazarlar." (Müsned-i Zeyd)
Allah resulü çocukların üzülmesine asla razı olmaz, kendilerini kıranları uyarırdı. İbadet esnasında bile sevgi ve şefkat göstermeyi ihmal etmezdi. Bir defasında hutbe irat ederken torunlarının düşe kalka kendisine geldiğini görüp hutbesini kesip onlarla ilgilenmesi bugünün insanları için ne büyük dersler içermektedir.
Allah resulü bazen çocukların oyunlarına iştirak eder ve onlarla şakalaşırdı. Yine bir defasında Hz. Hasan ve Hüseyin’i sırtına almış atçılık oynuyordu. Bu haldeyken “Deveniz ne güzel deve siz de ne güzel binicilersiniz” diye iltifat etmeyi de ihmal etmemişti.
İbni Rabi derki der ki “ben beş yaşındaydım Allah resulü bir kovadan ağzına su alarak püskürtmüştü. Yine bir defasında çocukların yarış yaptıklarını gördüğünde o da onlarla beraber koşmuş neşelerine ortak olmuştu.”
Bir çocuk gördüğünde adeta yüzünde güller açar neşelenirdi. Onlara ikram eder büyükler gibi selam verir ve selamlarını alırdı. Onlara değerli olduklarını her defasında hatırlatırdı. Bütün bunlar gösteriyor ki O’nun çocuklara karşı sevgi ve muhabbeti en ileri derecedeydi.
Peygamberimizde ki bu sevgi hoşgörü eğitimi karşılıksız kalmamış, çocuklar, seferden döndüğünde onu görüp hasret gidermek için etrafına toplanırlardı. Onsuz sanki nefes alamaz, O olmadan gerçek anlamda kendilerini yetim ve öksüz hissederlerdi. O’nun iki dudağı arasından çıkacak bir emri bekler, onu “ilk önce ben yapmalıyım” anlayışıyla birbirleriyle yarışırlardı.
Cahiliye dönemini Asrı Saadete çeviren bu anlayış ve inanç olmuştur. Kıssalarını dinlediğimiz sahabelerin hepsini büyük büyük adamlar zannetmeyin! Birçok sahabe daha çocuk yaşlarında en önemli görevlere getirilmiş, birçok sorumluluğu üstlenecek derecede donanıma sahip olmuşlardır.
Evet, günümüz asrının en muhtaç olduğu şey O’nun önderliğinde yeniden bir asır inşa etmektir. Modern cahiliye dediğimiz asrımızı bunalımdan kurtarmak; huzursuzluğun ve sıkıntıların yerine saadeti inşa etmek, geleceğimizin yükünü taşıyacak evlatlarımıza Allah ve resulünün sevgisini aşılamakla ve O’nun eşsiz eğitim metodunu uygulamakla mümkündür.
Selam ve dua ile…