Dursun Erkılıç

Dursun Erkılıç

Şairlerin dilinden Ankara -17- Ankara sevdası...

Şairlerin dilinden Ankara -17- Ankara sevdası...

16 hafta süren Şairlerle Ankara turumuzu “Ankara Sevdası” yazımla tamamlamak istiyorum.

***

Ankara’yı sevmek herkesin harcı değil!

Başkenttir ama zor kenttir; yorar adamı. Cefanın binbir türü, acının her rengi vardır onda.

Ateş tenlidir, yakar adamı! Alevin kızıllığı kadar net, dumanın griliği kadar pusludur...

Bir alışmayagör, bir sevmeyegör!..

Güzeldir Ankara.

Dikeninden sakınırsan, gülün yetiştiği bağdır; yılana, çıyana rastlamazsan eğer, papatyanın açtığı dağdır...

İyilikle kötülük kolkoladır bu şehirde...

Politikadır Ankara.

Kâh zulüm olur yağar üstünüze, çile yüklüdür...

Kâh ölüm olur değer büstünüze, alır götürür...

Şiirdir Ankara.

Bir söz olur dağlar yüreğinizi...

Bir saz olur söyler türkünüzü...

Zulümse de ölümse de, dağlasa da söylese de, dosttur...

Onunun kalbini çalabilmek için; “Hasretin gönlümde Ankara gibi” diye seslendiğiniz sevgili kadar değer vermeniz, saygı duymanız, sevgiye boğmanız gerekir onu!..

Birileri Ankara’nın İstanbul’a dönüşünü sevse de; 35 yıldır kahrımı çeken bu kentin tutsağıyımdır ben...

Her bir karışı parsellenmiş olsa da; Boğaz gibi bir cennet nehrinin ortadan ikiye böldüğü; havasına, suyuna, toprağına deniz tadının karıştığı; sadece geçen yıl adına 40 kitap yayımlanan; şiirler, öyküler, romanlarla (kesinlikle hak ettiği) bir övgü ve reklam bombardımanı ile pazarlanan imparatorluklar başkenti İstanbul’u sevmek hüner olmasa gerek!..

Zor olan; yoksul bir Anadolu kasabası iken, Kurtuluş Savaşı’nda emperyalistlere karşı verilen ölümcül mücadelenin ardından kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentliğiyle taçlandırılan, mütevazı Ankara’yı sevmektir...

Sevgi gönül işi ise, kimseyi Ankara’yı sevmeye zorlamak gibi bir despotluğa düşmeden, herkesi bu şehrin asil yanları ile buluşturmak, tanıştırmak gerekir...

Biz her fırsatta bunu yapmaya çalışacağız.

Asildir Ankara...

Köyden kente göçün acı izlerine her köşesinde rastlanan Ankara’yı bu “istila”dan korumak için;

Ankara Ankara güzel Ankara

Ne olsun kimsenin bahtı kara

Ne görmek istesin seni

Kovsan da dövsen de

Senden ayıramazsın beni

Bencilliğine düşmüş olmam, her ne kadar bu şehre sevdamı dile getiriyorsa da; kırsalın çilekeşleri adına, Ankara’ya muhtaç olmadan, herkesin yerinde-yurdunda yaşamasına yönelik bir temennidir aynı zamanda...

Fedakardır Ankara...

Bu gözle baktığımdan mıdır ne; ne Ankara’nın politika canbazları bıktırır beni bu şehirden, ne diz boyu sorunları usandırır...

Burada acıların ağıtlara bulanması, en ciddi konuların kasetlerle-kağıtlarla sulanması bile umurumda olmaz!

Ankara benim gözümde hep; hüznün sevinçle, dinginliğin coşkuyla, bazen de umutların kuşkuyla harmanlandığı dinamik bir çelişkiler diyarıdır...

Ama yine de, her koşulda yarınlara açık bir kapısı vardır.

25 yıl önce Tandoğan-Kurtuluş arasında “yürürken” de böyle düşünüyordum, bugün metroya binerken de...

Ankara’yla dost olmanın, dost kalmanın huzuru vardır bende...

Dost acı söyler ya; daha metronun bile olmadığı günlerde ona “ilan-ı aşk” ederken, “bağlılığımı” bildirmemin ardından;

Şımarma hemen Ankara!

Biliyorsun;

Yüzüne bakılacak şehir değilsin!

Allah’ın gördüğünü kuldan saklama;

Her yanın berbat.

Bazen derim;

Tanrım, Ankara’yı baştan yarat!

Acımasızlığımdaki cesareti, o dostluktan almışımdır...

Dosttur Ankara...

Dostlar iyi günleri olduğu kadar, kötü anları paylaşmayı da bilmeli.

Kafam bozulmuşsa, derdimi anlatacak kimse de yoksa, sözüm yine Ankara’yadır;

Bak yine efkarlandım,

Söyle Ankara;

Türbeye mi gideyim

Meyhaneye mi?

Karyağdı Sultan beni kabul eder mi?

Ya Hacı Bayram, Gülbaba?

Bilirsin,

Hangi meyhaneye gitsem kral gibiyim!

En açmaza düştüğümde bir çıkar yol göstermiştir Ankara bana...

Sırrını saklayanların sırrını saklar...

Çilesine katlananları kırmaz, üzmez...

Her birimiz az mı izmarit attık sokaklarına, az mı tükürdük suratına?

Bir gün olsun “höst!” dedi mi?..

Politikacıları bile utandırmaz Ankara...

Adını ana ana oy toplayanların yüzsüzlüğünü yüzüne vurdu mu hiç? Ya da, verildiği halde tutulmayan sözleri hatırlattı mı?

Biz ona ne kadar acımadıysak o bize hep sevecen davrandı.

Delikanlıdır Ankara!..

Kaçımız merak etti Ankara’nın neyin nesi olduğunu. Bir yabancı gelip de, “Şu Ankara’yı bana bir anlatıver” dese, kaçımız bir çırpıda anlatıverir?

Benim gibi işi yüzsüzlüğe vurup; “Sen de bir alemsin arkadaş!” diye söze başlayıp, sonunu da;

Her ilçende bir kaplıca,

Her köyünde bir tarih var.

Dedim ya sende iş yok.

Nerede Roma Hamamların,

Zengin müzelerin,

Muhteşem mabetlerin?

Sitem etmek hakkım!

Alıp gelmedin onları bir gün;

Korkma yemeyiz, yağmalamayız da.

Bırak Allah aşkına Ankara;

Senden ne köy olur ne kasaba!”

diye getirseniz bile, Ankara edebinden susar da, “Bre feleksiz, bir hafta sonunu da bana ayırsan; her kapım sana açık, gezip dolaşsan” demez...

Terbiyelidir Ankara!..

Onun için, Ankara’nın gözünün içine baka baka, yüzüne;

Herkesin harcı değil Ankara’yı sevmek;

Sizin için belki en iyisi buralardan gitmek.

Ben Ankara’da doğmadım amma;

Tek istediğim Ankara’da ölmek.

diyebilme cesaretini herkes göstermelidir. O bunu çoktan hak etti.

Sevilesi şehirdir Ankara...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Dursun Erkılıç Arşivi