Şairlerin dilinden Ankara -4-
Ankara’dan ayrı kalmanın hüznü Ankara’da olmanın sevincinden ötedir…
Örnek:
Arif Nihat Asya’ya göre:
Bir zamandır şu canım Ankara’nın
Noldu parlak elektriklerine:
Söndüler sık sık: “İşlesin diyerek,
Geceler insanın iliklerine”
Necip Fazıl Kısakürek, “Halim” diye anlattığı halinden kurtulamaz ve getirir kendini Bağlum’da bir mezara gömer:
Bilmem hangi alemden bu toprağa düşeli,
Yataklara serildim cam kırığı döşeli.
Kaam bir cenk meydanı kokusu kan ve barut,
Elindeyse düşünme, gücün yeterse unut!
Takılıyor yerdeki gölgelere ayağım,
Sanki arz delinecek ve ben yutulacağım.
Bana yanmak düşüyor yangın görsem resimde,
Yaşıyorum zamanın koptuğu bir kesimde
(…)
Hayat bir zar içinde hayatı örten bir zar
Bana da hayat yeri “Bağlum” köyünde mezar...
Ergin Günçe, “Ortalama Bir Tacir İçin Kurnazca Öneriler”den söz ederken keçilere götürür bizi:
III
Bir an için konuyu değiştirelim
Tarasam Ankara keçilerini
Genişlerim ateşler yakmış gibi
Ben de son yıllardan gerçeklerden süzüldüm
Tarihten ve güneşten sağdım suyu
Tarayıp Ankara keçilerini
(…)
Taramalı Ankara keçilerini
(…)
“Yaz Dörtlükleri’nden”
VII
Boğulmak cinsinden bir nesneydi
Çünkü esniyordu kalbim, eskiydi
Bir tren geliyordu pofurdayarak
Tipinin kargalarıyla Ankara Bozkırına
“Ankara’da Bir Bahar Gününü ve Bazı Duygularımızı Anlatan Kısa Şiir”
(…)
Ey Bahar sen mutlaka bir aşkın çırağısın
(…)
Kara tavuk tepeli ve de kulakları küpeli
Eski sesler birdenbire susuyor işte bakın
Bir tırtıldan çıktı ve öldü bir kelebek gibi
Kim olacak, Ankara’da bir tek gün süren bahar
Bu dünyada gülmedik de, öteki de şüpheli
Şairane Ankara turumuz başka şair dostlarla sürecek…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.