Tarım Sigortalarında Güncel Sorunlar - 3
Tarsim’in Genel şartlarından kaynaklanan soruları açıkladığımız yazıya sigortalı çiftçilerden çok sayıda destekleyici mesajlar aldım. Hatta uygulamalardan kaynaklanan yeni sorunlar dile getirdiler. Bunlar arasında;
- Sera sigortalarında sel ve su baskını hasarlarına karşı çevre betonu gerekliliğini anladıklarını, ancak çevre betonu yok diye fırtına hasarına karşı sera örtüsüne teminat verilmemesini anlayamadıklarını,
- Hububatta kuraklık poliçelerine don teminatı verildiğini, ancak kuraklıkta ihbar zorunluluğu olmadığından don hasarında da sigorta şirketinin kendiliğinden hasar tespiti yaptırmasını beklediklerini ve sonuçta mağdur olduklarını, Tarsim’in bu poliçelerdeki don teminatına işlevsellik kazandırmasını ya da bu teminatın verilmemesi gerektiğini,
- Eksperlere bir günde her biri farklı mevkide/köyde, çok sayıda parselde ekspertiz yaptırıldığını, parselden parselde koştukları, bu nedenle de hasar/verim tespitinde gerekli hassasiyetin gösterilemediğini,
- Çiftçinin itirazı üzerine gelen eksperlerin bağımsız karar verebilmesi için ilk ekspertizde verilen hasar oranını bilmemesi gerektiğini, Tarsim’in ilk ekspertiz raporunu vererek itiraz eksperlerini yönlendirdiğini,
- Özellikle don hasarları için Tarsim’in ihbardan aylar sonra eksper gönderdiğini, çevrede hasar emaresi göremeyen eksperlerin verim düşüklüğüne gerekçe olarak “fizyolojik nedenler” yazarak don hasarı vermediklerini ve mağdur olduklarını ifade ediyorlar ki bana göre de oldukça haklı görünüyorlar.
Eksper hatalarından kaynaklanan sorunlara gelince;
Bireysel olarak kendi yaptığım çalışmadan derlediğim sorunları aşağıya sıralıyorum.
Kuraklık hasarlarında, referans parsellerin köy yolunun altından-üstünden, taban araziden veya birbirine yakın noktalardan seçildiği ve köy ekiliş alanını temsil etmediği,
“Gerçekleşen verim” tespitlerinde referans parsellerden alınan başakları sanki kendileri tanelemiş ve hassas terazide tartmış gibi gösterdikleri, uyuşmazlık durumunda ise Tarsim’in ne tanelemeye ne de tartıma ilişkin fotoğraf sunamadığı,
- Aynı yöredeki bütün köylere hasar verilirken, ortada kalan köye sanki farklı bir yağış rejimi varmış gibi kuraklık hasarı verilmeyebildiği,
- İstisna da olsa kuraklık hasar tespiti için köye hasat bittikten sonra ekspertize gelindiği, hasar ve verim tespiti yapıldığı,
- Meyvecilikte ekspertiz sırasında özellikle hasar yüksekse, poliçedeki alan ya da ağaç başına verimin mutlaka düşürüldüğünü,
- Meteoroloji raporları yörede hasar oluşturacak kadar don meydana geldiğini gösterse bile çeşitli hastalıklar bahane gösterilerek hasarın reddedildiği,
- İtiraz eksperlerinin genelde ilk ekspertizdeki hasar oranına yakın, bazen de itiraz ettiği için çiftçiyi cezalandırırcasına daha düşük hasar oranı verdikleri görülmektedir.
Bu tür uygulama hatalarının genellikle kuraklık ve don gibi kitlesel hasarlarda görüldüğü ve iş yoğunluğundan oluştuğu tahmin edilmektedir.
Şimdi bu tespitler üzerine Tarsim’den ya da eksper arkadaşlardan itiraz sesleri yükselecektir. Ancak bunların her biri Tahkime ya da adliyelere intikal eden uyuşmazlık dosyalarından alınmış gerektiğinde dosya numaraları verilebilecek tespitlerdir.
Sonuç olarak;
Savunmaya geçmek ya da her şeyi güllük gülistanlık göstermek yerine, özeleştiri yapmanın kendimizi ve kurumumuzu geliştirdiğine inanıyorum.
Tarsim’in her fırsatta kendisini “kar amacı gütmeyen kuruluş” olarak sunması ve lanse etmesi uygulamadaki hataları ve çiftçi mağduriyetlerini gidermemektedir.
İyi niyetinden şüphe etmediğimiz yeni Tarsim Genel Müdüründen etkin bir tarım sigortaları sistemi için yapıcı önerilere kulak vermesini bekliyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.