12 Mart…
“Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl. [1]
Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklâl”
Mehmet Âkif Ersoy
BİRLEŞTİRİCİ UNSUR…
Tarihin her döneminde milletlerin ve devletlerin oluşumunda ve bağımsızlık vurgusunda önemli belirleyici unsurlar vardır. Bunların başında bayrak ve millî marş gelir. İlk Türk Devletlerinin kuruluşundan itibaren çalgı ve özellikle de davul, bağımsızlık ve egemenlik sembolü olarak bayrak ile birlikte önemli bir yer tutmaktadır. Avrupa’da Fransız İhtilali sonrasında ortaya çıkan milliyetçilik akımı ve devletlerin kuruluş sürecinde millî marşlar milletleri bütünleyen önemli bir unsur olarak değerlendirilmektedir.
MİLLÎ MÜCÂDELE’DE MİLLÎ MARŞ YAZILMASI KONUSU…
I. Dünya Savaşı’nın hemen ardından başlatılan Türk İstiklâl Savaşı’nda Anadolu’nun işgâline karşı mücâdele veren Türk milleti her türlü fedakârlığı yaparak ordusunu desteklemiştir. Bu süreçte cephede ve cephe gerisinde özellikle halka ve orduya moral desteği vermek için büyük çaba sarf edilmiştir. Bu moral destek çabaları içinde millî marş yazılması konusu da atılan en önemli adımlardan biridir.
HÂKİMİYET-İ MİLLİYE’DEKİ DUYURU…
Şanlı Millî Mücâdele’nin ikinci yılında bir millî marş yazılması için Büyük Millet Meclisi (BMM) tarafından bir yarışma açılmasına karar verilmiş, açılan bu yarışma da “Şairlerimizin Nazar-ı Dikkatine (Dikkatine)” başlığı ile 25 Ekim 1920 tarihli Hâkimiyet-i Milliye [2] gazetesinde şu şekilde ilan edilmiştir;
“Milletimizin dâhili (iç) ve haricî (dış) istiklâli uğrunda girişmiş olduğu mücâdeleyi ifade ve terennüm (dile getirmek) için bir İstiklâl Marşı, Umur-u Maarif Vekâleti Celilesince (Eğitim Bakanlığınca) müsâbakaya (yarışma yapılmasına) vaz edilmiştir (karar verilmiştir). İşbu müsâbaka, 23 Kanun-ı evvel sene 1336 (23 Aralık 1920) tarihine kadar olup bir heyet-i edebiye (edebî kurul) tarafından gönderilen eserlerden intihap olunacak (seçilecek) ve kabul edilen eserin güftesi için beş yüz lira mükâfat verilecektir. Ve yine lâ akal (en azından) beş yüz lira tahsis edilecek olan beste için bilâhare (daha sonra) ayrıca bir müsâbaka açılacaktır. Bütün müracaatlar Ankara’da Büyük Millet Meclisi Maarif Vekâletine yapılacaktır.”
KAZANAN ESERE ÖDÜL…
Millî Marş yazılması konusunu Maarif Vekâleti üstlenmiş ve Gnkur.Bşk.lığının desteği ile Türk şairleri arasında bir “Millî Marş Güftesi Yarışması” açılmasına, kazanan güftenin yine yarışma yoluyla bestelenmesine karar verilmiştir. Güfte ve besteyi kazananlara bütçeden ayrı ayrı beşer yüz lira ödül verileceği bildirilmiştir.
EĞİTİM BAKANLIĞININ DUYURUSU…
Eğitim Bakanı Dr. Rıza (Nur) Bey imzasıyla vilâyetlere gönderilmek üzere bir genelge hazırlanmış, bu genelgede; “Türk devletinin ebedîliğini, Anadolu Millî Mücâdele'sinin ruhunu, Türkün istiklâl aşkını dile getirecek bir millî marş güftesinin yarışmaya açıldığı, yarışma sonunda marşın besteleneceği, marş güftelerinin 3 ay içinde 23 Aralık 1920 tarihine kadar Ankara’da Maarif Vekâletine gönderilmesi gerektiği, yarışmaya katılacakların ad ve adreslerini ayrıca kapalı bir zarfa yazarak güfteleri ile birlikte göndermeleri, yarışma sonunda kazanan güfteye 500 lira mükâfat verileceği” bildirilmiştir. Bu çalışmaların hemen ardından BMM’de güfteleri inceleyecek bir heyet kurulmuştur. Güfte yarışmasına toplam 724 şiir gönderilmiştir. Bu arada Dr. Rıza Nur Bey, Türk-Rus görüşmelerine delege seçildiği için Eğitim Bakanlığından ayrılmış, yerine Hamdullah Suphi (Tanrıöver) Bey ‘Eğitim Bakanı’ olmuştur.
ESERLERİN NİTELİĞİ…
Marş yarışmasının ilanından sonra 23 Aralık 1920 tarihine kadar gönderilen hatta bu tarihten sonra dahi gönderilen toplam 724 eser değerlendirildiği hâlde, millî marş olabilecek bir eser seçilemez.
EĞİTİM BAKANININ RİCASI…
Eğitim Bakanlığına gönderilen hiçbir eser seçilememiştir. Burdur Mebusu Mehmet Âkif Bey ise yarışmaya ödül konulduğu için katılmamıştır. Ancak Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey, Mehmet Âkif Bey’e yazdığı aşağıdaki mektupla yarışmaya katılması için ricada bulunur:
"Pek aziz muhterem efendim,
İstiklâl Marşı için açılan müsâbakaya (yarışmaya) iştirak buyurmamalarındaki (katılmamanızdaki) sebebin izâlesi (giderilmesi) için pek çok tedbirler vardır. Zat-ı üstâdenelerinin (üstada yakışır şekilde) matlup (arzu edilen) şiiri vücuda getirmeleri, maksadın husûlü (oluşması) için son çare olarak kalmıştır. [Ödül konusundaki] Asil endişenizin icap ettirdiği (gerektirdiği) [her] ne varsa hepsini yaparız. Memleketi bu müessir (etkileyici) telkin ve tehyiç (heyecanlandırma) vâsıtâsından mahrum bırakmamanızı rica ve bu vesile ile en derin hürmet ve muhabbetimi arz ve tekrar eylerim efendim.
5 Şubat 1337 (1921)
Umur-u Maarif (Eğitim Bakanı) Vekili Hamdullah Suphi"
HASAN BASRİ BEY’İN RİCASI…
Mehmet Âkif Bey'in dostu Hasan Basri Bey de dönemin Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey'in de ricasıyla, şairi iknâ etmek için uğraşır. Mehmet Akif Bey’in yarışmaya neden katılmak istemediğini, dostu Karesi (Balıkesir) Milletvekili Hasan Basri (Çantay) Bey şöyle anlatır:
“İstiklâl Marşı’nın, İstiklâl Mücadelesi’nin içinde Büyük Millet Meclisi’nde [Burdur mebusu olarak] görev yapan Mehmet Âkif tarafından yazılmasını kendisine söylediğimizde o ‘ben ne müsâbakaya (yarışmaya) girerim ne de caize (ödül) alırım!’ demişti. Ben ricalarımı tekrar ettikçe o da aynı sözü söylemiş ve ‘Bırak yazsınlar. Ben bu yaştan sonra yarışa mı gireceğim ayıp değil mi?’ demişti. Bir gün Hamdullah Suphi Bey beni Meclis’te gördü ve dedi ki ‘Şimdiye kadar 500’den fazla marş geldi. Ben hiç birisini beğenmedim. Üstadı iknâ edemez misin?’ Ben [de], “[Mehmet] Âkif Bey müsâbaka şeklini ve ikramiyeyi kabul etmiyor; eğer buna bir çare ve bir şekil bulursanız yazdırmaya çalışırım.” [Hamdullah Suphi Bey de] Düşündü [ve] dedi ki ‘Ben kendisine bir tezkire (not) yazayım. Arzusuna tâbî olacağımızı bildireyim. Fakat tezkireyi siz kendisine veriniz.” Ben de uygun gördüm. Yarım saat sonra [Hamdullah Suphi Bey] getirip tezkireyi bana verdi.”
İKNÂ…
Hasan Basri Bey, yarışma şartlarının şairin istediği gibi düzenleneceğini, ikramiyeyi ise bir hayır kurumuna vereceklerini söyleyince Mehmet Âkif Bey, İstiklâl Marşı’nı yazmayı kabul eder.
TÂCEDDİN DERGÂHI…
Mehmet Âkif Bey, Ankara’ya geldikten sonra Tacettin Dergâhı’nda (Hamamönü mevkii, Altındağ, Ankara) [3] ikâmet etmiş, şiirlerini ve yazılarını bu mekânda yazmıştır. Dergâh aynı zamanda Mehmet Âkif ve onu ziyaret edenler için edebî, fikrî, tasavvufî, kültürel ve sanatsal sohbetlerin yapıldığı, cephelerdeki durumdan halkın bilgi almak için koştuğu bir mekândır.
TAMAMLANAN ŞİİR…
Mehmet Âkif Bey, İstiklâl Marşı’nı yazarken derin bir tefekküre dalarak saatlerce düşünmüş ve milletin sabırsızlıkla beklediği şiirini on gün içerisinde tamamlayarak milletine armağan etmiştir.
ŞİİRİN KAMUOYUNA DUYURULMASI…
Şiir 17 Şubat 1921 tarihinde Hâkimiyet-i Milliye gazetesi ve Sebilürreşad [4] dergisinin ilk sayfasında “Kahraman Ordumuza” ithafıyla yayınlanmış, şiiri 21 Şubat 1921 tarihinde ise Açıksöz [5] gazetesi de yayımlamıştır. 26 Şubat 1921 tarihinde ise İstiklâl Marşı konusu Meclis görüşmelerine taşınmış, görüşmelerde şiirin basılarak milletvekillerine dağıtılması kararlaştırılır.
ŞİİRİN MECLİS’TE GÖRÜŞÜLMESİ VE KABUL EDİLMESİ…
1 Mart 1921 tarihinde başkanlığını Meclis Başkanı Mustafa Kemâl Paşa’nın yaptığı Meclis görüşmelerinde İstiklâl Marşı şiiri, elemelerden kalan son altı şiirle birlikte Meclis'in seçimine sunulur.
Hamdullah Suphi Bey'in kürsüden okuduğu, Mustafa Kemâl Paşa’nın da "Bu marş, bizim inkılbımızın ruhunu anlatır" dediği İstiklâl Marşı, 12 Mart 1921 tarihinde kabul edilir.
İstiklal Marşı, kabulünün ardından İngilizce, Almanca, Fransızca, Macarca ve Farsça’ya çevrilerek, yurtiçinde ve yurtdışında dağıtılır, mitinglerde ve törenlerde halkın millî ve manevî duygularını güçlendirmek amacıyla okunmaya başlanır.
ÖDÜLÜN BAĞIŞLANMASI…
İstiklâl Marşı'nı para için yazdığının düşünülmesinden endişe eden Mehmet Âkif Bey, aynı dönemlerde ciddî maddî sıkıntı içerisinde olmasına rağmen, kazandığı 500 liralık ödülü yoksul kadın ve çocuklara iş öğreten Dar’ül Mesai Vakfına bağışlar. Bu durum, 17 Mart 1921 tarihli "Hakimiyet-i Milliye" gazetesinde de şu şekilde ifade edilir:
"Teberru: Burdur mebusu, şairi muhterem Mehmet Âkif Beyefendi’nin Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen İstiklâl Marşı için mahsus (özgü) beş yüz lira mükafat-ı nakdiyeyi (nakdî mükâfatı), fakir İslam kadın ve çocuklarına iş öğreterek sefaletlerine nihayet (son) vermek emeliyle (amacıyla) teşekkül eden (kurulan) Dar’ül Mesai [Vakfı] menfaatine hediye eylemiştir."
MARŞ’IN KİME AİT OLDUĞU…
İstiklâl Madalyası ile ödüllendirilen Millî Şair, İstiklal Marşı'nı “Safahat” isimli eserine koymamış ve bu marşın Türk Milleti’nin eseri olduğunu belirtmiştir.
MEHMET ÂKİF’İN TEMENNİSİ…
Mehmet Âkif Bey ayrıca daha sonra kendisine yöneltilen bir soru üzerine İstiklâl Marşı için şu ifadeleri kullanır:
"Binbir fecâyi (faciâ) karşısında bunalan ruhların ıstıraplar içinde halas (kurtuluş) dakikalarını beklediği bir zamanda yazılan o marş, o günlerin kıymetli bir hâtırâsıdır. O şiir bir daha yazılmaz. Onu kimse yazamaz. Onu ben de yazamam. Onu yazmak için o günleri yaşamak lazım. O şiir artık benim değildir. O, milletin malıdır. Benim millete karşı en kıymetli hediyem budur. Allah bir daha bu millete bir İstiklâl Marşı yazdırmasın!"
ŞİİRİN BESTELENMESİ…
Şiirin bestelenmesi için açılan ikinci yarışmaya 24 besteci katılmış, 1924 yılında Ankara’da toplanan seçici kurul, Ali Rıfat Çağatay’ın [6] bestesini kabul etmiştir. Bu beste 1930 yılına kadar çalındıysa da 1930’da değiştirilerek, dönemin Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Şefi Osman Zeki Üngör’ün [7] 1922’de hazırladığı bugünkü beste yürürlüğe konmuş, toplamda dokuz dörtlük ve bir beşlikten oluşan marşın armonilemesini Edgar Manas, [8] bando düzenlemesini de İhsan Servet Künçer [9] yapmıştır.
SONUÇ…
İstiklâl Marşı’nın kabulünün 103. Yıldönümü vesilesiyle millî marşımızın müellifi Merhum Mehmet Âkif Ersoy’u saygı ve rahmetle yâd eder, yüce milletimizin İstiklâl Marşı’nın da sonsuza dek kaim olmasını dilerim.
SON NOTLAR
[1] İzmihlâl: Çökme, yıkılma, yok oluş.
[2] Hâkimiyet-i Milliye: Millî Mücadele sırasında başkanlığını Mustafa Kemal Paşa’nın yaptığı Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi’nin yayın organı olarak 10 Ocak 1920’de Ankara’da yayın hayatına başlayan Türkçe gazetedir.
[3] Tâceddin Dergâhı: Ankara’da 17. yüzyılda Şeyh Tâceddinzâde Mustafa Efendi tarafından yaptırılan ve Mehmed Âkif Ersoy’un da Burdur mebusu olarak içinde barındığı esnada İstiklâl Marşı’nı yazdığı dergâh. Ankara’nın Altındağ ilçesinin Hamamönü mevkiinde bulunan bu dergâh hâlihazırda Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı olarak ziyaretçilerine hizmet etmektedir.
[4] Sebilürreşad, 27 Ağustos 1908 tarihinde yayın hayatında başlayan Sırât-ı Müstakîm dergisi 8 Mart 1912 tarihinden itibaren (183. sayıdan itibaren) Sebîlürreşâd adıyla yayımına devam eden bir dergidir. Sırat-ı Müstakim dergisinin kurucuları Ebül‘ulâ Zeynelâbidin (Ebül‘ulâ Mardin) ve H. Eşref Edip (Fergan) olan, yazar kadrosunda da Mehmed Âkif (Ersoy), Ebül‘ulâ (Mardinîzâde), İsmâil Hakkı (Bereketzâde), İsmâil Hakkı (Manastırlı), İsmail Hakkı (İzmirli), Ahmed Naim (Babanzâde), Halim Sabit (Şibay), Mûsâ Kâzım, Mithat Cemal (Kuntay), Mehmed Tâhir (Bursalı), Ahmet Ağaoğlu, Yusuf Akçuralı, Ispartalı Hakkı, Ömer Ferit (Kam), Abdürreşid İbrahim, Tâhirülmevlevî (Olgun), Halil Hâlid Bey, Mehmet Şemsettin (Günaltay), Edhem Nejat, Gıyaseddin Hüsnü (Nuralizâde), Şeyhülarap, Mehmed Fahreddin, Ahmed Hilmi (Hocazâde), Ömer Fevzi (Bursa mebusu), Ömer Lutfi (Ankara İstînaf reisi), Şerefettin (Yaltkaya), Ahmet Hamdi (Aksekili), Osman Fahri, İbrahim Alâeddin (Gövsa), Kazanlı Ayaz İshakî ve Kâmil (Tepedelenlioğlu)’die.
[5] Açıksöz: Kurtuluş Savaşı zamanında Millî Mücadele'yi destekleyen öne çıkan Anadolu gazetelerinden biridir.
[6] Ali Rıfat Çağatay (1867-1935) Türk udî, çellist, kemençezen ve bestekâr. İstiklâl Marşı’nın ilk bestecisidir. İstanbul’da doğan ve yaşamını aynı şehirde sürdürmüştür.
[7] Osman Zeki Üngör (1880-1958): Türk şair, besteci, orkestra şefi ve keman virtüözüdür. Türkiye Cumhuriyeti'nin ulusal marşının bestecisi olarak tanınmış bir sanatçıdır.
[8] Edgar Manas (1875-1964): Türkiye Ermenisi orkestra şefi ve besteci olup İstiklâl Marşı'nın da orkestrasyonunu yapmıştır.
[9] İhsan Servet Künçer (1901963): Türk klarnet virtüözü ve orkestra şefidir. Türkiye’de cumhuriyet dönemi müzik kurumlarının oluşturulmasında emeği geçen asker kökenli bir müzisyendir. Türk müzik tarihinde önemli yeri olan Osman Zeki Üngör-Veli Kanık-İhsan Künçer üçlüsünün en gencidir.
FAYDALANILAN KAYNAKLAR
- “İstiklal Marşı'nın Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy”, https://panel.kku.edu.tr/Content/ydyo/ news/ istiklal_ marsi _100.yil.pdf, Erişim Tarihi:
09.03.2024.
-Milli Mücadele’de Mehmet Akif Ersoy ve İstiklal Marşı, Hazırlayan: Nihat Altınbaş, TBMM Basımevi, Ankara 2015.
Ağaldağ, Sebahattin; “TBMM Tutanaklarına Göre İstiklâl Marşı’nın Kabulü”, https://dergi park.org.tr/ tr/download /article-file/258386, Erişim Tarihi: 09.03.2024.
Efe, Adem; “Sebîlürreşâd”, TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt 36, İSAM, İstanbul 2009.
Özlü, Hüznü; “İstiklal Marşı’nın Yazılışı ve Kabulü, https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/istiklal-marsinin-yazilisi-ve-kabulu/?pdf=3561, Erişim Tarihi: 09.03.2024.
Öztürk, Nazif, “Tâceddin Dergâhı”, TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt 39, İSAM, İstanbul 2009.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.