Bakar kör olmak!
Vatandaş açlık ve yoksulluk sınırında yaşıyor. Pazar alışverişlerinde izlediğimiz halkımız zorluklar içersinde. Buna rağmen birileri kalkmış ülkede “Kriz yok” diyor. Ancak söyledikleri ile gördüklerimiz yaşadıklarımız biri biriyle örtüşmüyor. Günden güne kötüye doğru yol alan ekonomimiz dibe vurmuş durumda. Yandaş medyasıyla beraber hayal satanlar “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar” der gibi gerçek yüzünü yitiriyor. Vatandaşın canı yanıyor, karnı da doymuyor.
Kriz yok diyenler imar barışından, vergi affından, Bedelli askerlikten gelecek nakit paraya umut bağlamış durumdalar. Yastık altında ki dövize-altına göz dikmeleri de yaşanan ekonomik krizin varlığındandır. Marketler-ev-mobilya-otomobil de yapılan ÖTV indirimleri ve ona ek kampanyalar yapılması da yaşanan ekonomik krizin hangi boyuta geldiğini de ortaya koymaktadır. Dövizde ki anormal artışı frenleme çabaları da önümüzde yapılacak olan Mart yerel seçimleri nedeniyledir.
Merkez Bankasının sınırsız verdiği teminatlarla kuru belli bir seviyede tutabilir. İptal edilen ihalelerle hazine yurt dışından yüksek faizle borçlanabilir. Son günlerde başvurulan yöntem de ülkenin bütün zenginliklerini Varlık fonuna devredenler, Varlık fonunu da borçlanma yeri olarak göstererek dışarıdan borç temini yoluna gitme çabası içersindedirler. Ancak bu girişim sonrası daha büyük bir borç ile ülkemiz karşılaşacaktır. Ülkemiz için doğru bir girişim olmayacaktır. Böylesine olumsuz zorlukları yaşayan bir ekonomi için ülkede kriz ok denebilir mi? Kendi halkının sorunlarını unutup kendi bekasını yaratma çabaları içersine girenler sadece mevcut enflasyon değeri üzerinden kendi maaşlarına % 26 zam yapmışlardır. Halk umurlarında değildir.
Türkiye her çabaya rağmen borç temininde zorluklar yaşamaktadır. Bu parasal kuraklık döneminde borç kredi talebi sonrasında yaşanacak olan geri ödemeler Türkiye’nin uzun yıllarını alacaktır. Bütün çaba piyasalarda yaşanan kriz algısını Mart yerel seçimlerine kadar yönetebilmektir. Zaten bir daha seçim olacağı da şüphe götürür durumdadır. Planlı olarak götürülen bir yol haritası sonucunda ulaşılması beklenen ihtimal, atama yolundadır. 2016 da Bütçe açığı 29 Miyar dolar. 2017 yılında verilen teşvikler işe yaramayınca üretime katkı sağlayamayınca bütçe açığı 47 milyar dolar çıktı. 2018 in ilk 10 ayında ulaşılan Bütçe açığı ise 62 Milyar dolar. Hani ekonomimiz uçacaktı? Böyle giderse uçacak olan mart seçimlerinde korkarım ki sizler olacaksınız.
Ülke ekonomisini üretime yönelik değil de tüketim kaynaklı götürürseniz olacağı budur. Demokrasi de ne oluyor? Diyerek insan hak hukuk ihlalleri yaparsanız varacağınız ortam kuşku ve güvensizlik yaratır. Yatırım ve üretim yapılamaz. Sonuçta kriz kaçınılmaz olur. Bu gün ülkenin tüm varlıklarını “Varlık fonuna” aktararak onu borçlanma ya kaynak gösterenler yarın ülkenin yokluk fonuna girmesine neden olacaklardır. Bu gün için küresel ticarette seyreden iyimserlik, TL’nin kaybolan değerini kazanmaya yönelik olmasına rağmen, enflasyon değerlerinin yüksekliği nedeniyle büyük bir risk taşımasına nedendir.
Ekim-Kasım aylarında seyreden enflasyon değerleri %26-27 oranında verilmesine rağmen piyasalarda yaşanan değer %30-40 düzeyindedir. Enflasyonla Toplu Mücadele kapsamındaki indirimler enflasyonu sınırlandırmaktadır. Ancak Ocak ayı itibarıyla indirimlerin kalkacak olması enflasyonda tekrar yükseliş ihtimalini de beraberinde getirecektir. Türkiye Arjantin’den sonra en yüksek enflasyona ve yüksek faiz oranına sahip tek ülkedir. Buna rağmen ekonomide yaşanan risklere karşı bakar kör olmak, kriz yok demek ancak hayal satmaktır, bir aldatmacadır.
Bir ülke düşününki yöneticileri tek başına iktidar olmuş, Türkiye’yi uçuracağım seçin beni demiş. Devletin tüm makamlarını elde etmiş, fakat o ülke günden güne fakirleşiyor. Borç içinde yaşıyor. Döviz karşısında parası devamlı değer kaybediyor. İşsizlik ordusu oluşmuş, ülkenin yetiştirdiği değerler-akademisyenler-bilim adamları yurt dışına kaçıyor. Beyin göçünün yarattığı kayıp ülkeye 220 Milyar dolara mal oluyor. Tarım, ziraat, sanayi, hayvancılık durma noktasında. Savurganlık, israf almış başını gidiyor. Toplum gelecek umudunu, güvenini yitirmiş durumda.
Siz olsaydınız böyle bir ekonomiye ne ad verirdiniz? Kriz yok der miydiniz?