Başkasının evin karıştıranın hanesi viran olur
İran yönetimi demografik yapıya uygun değildir. Daha çok Fars kökenliler idarede söz sahibidir. En büyük etnik gurup Türkler olmasına rağmen onların Caferi bağlığı sebebiyle pek çok badireden kurtulmuşlardır. Esasen Humeyni hareketinin başkahramanları da Türklerdir. Lakin daha sonra Şeriatmadari’yi “Türk” diye tasfiye etmiştir. Polis takibinden kaçan, önder durumundaki insanlar onun evine sığınarak kurtulabiliyorlardı. Şimdi de Ali Hamaney var.
Türkler “hain” derlerken isyancılar, “Hamaney’e ölüm” diyorlar. İran’da iki milyon Ermeni’nin kendi dillerinde hem okulları vardır hem de gazeteleri. Oysa 45 milyon Türk’ün “Türk’üm” demesi bile suçtur. Azerbaycan’ın eski Tahran büyükelçisinden dinlemiştim. “İran-Irak savaşında cephe gerisinde Türkleri aşağılayan fıkralar anlatmaya başlamışlar. Önceleri şehevi duyguları kamçılayan erotik ahlaksız fıkralar anlatılırken onun artık işe yaramadığını görünce bu yola başvurmuşlar” nitekim 2008 yılında Türkleri hamam böceği olarak tasvir eden karikatürler yayınlayınca ortalık karışmıştı.
Bu olaydan bir ay sonra Tebriz üzerinden Bakü’ye gidecektim. Taksinin lastiği patladı Maku şehrinde. Yol kenarındaki bir evden su aldı şoför. Evin sahibi de akademisyenmiş. Tanıştıktan sona “Paris’te görevliydim yeni geldim. Orada Server Tanilli arkadaşımdı” dedi. Yoksa Halkın Mücahitlerinden misin?” dedim “o konuyu konuşmayalım” dedi. “Peki hamam böceği karikatürüne ne dersin” dedim evine girdi kaçtı. O günlerde yine “nükleer silah” konusu gündemdeydi. Türkiye ve Brezilya destekliyordu. Taksi şöförü “bizim atom bombası yapmamıza Türkiye ne diyor” dedi. “Sizi destekliyor baksana Brezilya ile beraber” dedim. “Bana soracak olursan ben endişeliyim” dedim. Çünkü bu bombayı ABD’ye atacak uzun menzilli füzeniz yok. Onlara atamazsınız. Rusya size teknoloji veriyor atamazsınız. Pakistan komşunuz atamazsınız onların da var çünkü. Siz bu silahı Türkiye’ye karşı mı yapıyorsunuz? Bize atmayacaksanız yapınız” dedim. Bir diğer tespitim de “mollalar petrol paralarını Hizbullah’a Filistinlilere veriyor biz açız” diyorlardı. Zaten şehirlerin sokakların ana yolların perişanlığından da anlaşılıyordu yaşanan durum.
İran’da 2009 yılında da bu günküne benzer karışıklıklar olmuş, kışkırtanın Müsavi olduğu söylenmişti. Bu yılki ayaklanmanın kışkırtıcısı olarak ta Mahmut Ahmedi Necat olarak ileri sürüldü. Olayların Meşhet gibi taassubun ileri noktada olduğu bölgeden başlaması doğrular niteliktedir. Ahmedi Necat, ABD büyükelçiliği baskınına katılmış militan birisi. Lakin fakir halkı, tutucu Farsı temsil eder. Diğerleri mollalar bizdeki monşerler gibi kaymağı yiyen zora gelince de kaçan adamlar. Çalan çırpanlar bunlar. Sayın Ruhani bütçe konuşmasında ayrılan kalemleri açıklarken”18 milyon dolar Humeyni Enstitüsüne, 20 milyon dolar Tahran Devlet Üniversitesine ayrılmaktadır” demekle tutucuların yanlışlarını anlatmak istiyordu. Ayrıca “Devrim muhafızlarına ayrılan paranın yarısı İran Ordusuna ayrılmaktadır” diyordu. Durumu halka şikayet ediyordu bir yerde.
İran, son on beş yılda körfezden Yemen’e kadar büyük bir coğrafyada etkili olan askerleriyle savaşan ve bir güç haline gelen bir ülke. Bizim içimizi karıştırmak için yetmiş alevi dedesini Kum şehrine götürüp eğiten haddini bilmez bir ülke. Sayın Cumhurbaşkanı her görüşmelerinden sonra ”biz onlara mezhepçi politikaları bırakınız İslam birliği için beraber çalışalım diyoruz. Yüzümüze tamam diyorlar. Arakamızı dönünce hemen yine eski politikalarına mezhepçi politikalara dönüyorlar” demişti. İşte İran, başkalarının evini karıştırırken şimdi kendi evi karıştı. Suriye’de arkana Rusya’yı da al bir zalimi ayakta tut. Yemen’i karıştır Müslümanın ölümüne sebep ol. Irak’ta yıllardır asker bulundur. Osmanlı da “Yemen bizim neyimize” diye türkü yaktığımız ülkeye de yine İran ve Portekiz istilası sebebiyle müdahalede bulunup oraları kurtarmıştık. Ama şimdi ot çiğnemekten başka işi olmayan akılsızlar Türk’e saldırırlar haddini bilmeden. ABD’nin yardımıyla Sünni katliamı yap Irak’ta ve Suriye’de. Sıranın sana geleceğini hiç düşünmeden bunları yap. İşte başkasının hanesini karıştıranların hanesi viran olur” diye buna derler. Hizbullah’ı desteklemenizi anlıyoruz. İsrail düşmanını başkalarıyla muhatap edip İran’dan uzak tut ölen başkaları olsun” politikası.
İran’daki son karışıklıklara bakarsanız Kirmenşah bölgesindeki Kürtler, doğudaki Beluciler ve Irak ile savaştıkları Arap, Ahfaz bölgesidir. Yani Sünni olanlar isyan etti. Türklerin bulunduğu bölgede karışıklık olmamıştır. Çünkü isyankarların attıkları sloganlar haksızlıklara fakirliğe, hırsızlığa yolsuzluğa isyan değil devleti yıkılmasına, ABD, İsrail’in istediklerinin yerine getirilerek köleleşmesine sebep olacak sloganlardı. Zaten Türk bölgesi de karışsa hiç kimse durduramazdı. Nitekim Tebriz’de Traktör ismindeki futbol takımının, statta elli bin kişilik taraftarı, mollalar aleyhinde bağırıyordu. Lakin Gazi Üniversitesi’nde bankacılık doktorası yapan bir İran Türkü bayan “hocam lütfen İran aleyhinde yazılar yazmayınız” demişti. O sayımızda da İran Azerbaycan Türkleri lideri Sayın Dr. Çağrı Çöhregani beyin bir yazısına “İran’da Türk düşmanlığı” isimli makalesine yer vermiştik.
İran’ın gelişmiş sanayi kolu mevcut değildir. Benzin ucuz ama dışarıdan almaktadır. Kendisine yetecek kadar bir otomobil fabrikası vardır. Lakin Fransız otomobilleri pazara hakimdir. Bunun dışında en çok halısı satılır. Petrolden mamul hiçbir sanayii yoktur. İran’da serbest tüccarlık yapanlar ticarete yön verirler. Önemli bir markası da yoktur. İran başta körfezdeki olmak üzere Yemen’den Suriye’ye kadar, hatta Türkiye içerisindeki mezhepçi faaliyetlerine son vermelidir. Yoksa evindeki yangın bu defa önlemeyecek kadar büyük olur. İran mollalarının yaptıklarına Allah da razı olmaz. Yeteri kadar düşmanı olan İslam coğrafyasına bir de bu sözde Müslüman, fitne sokarsa keser döner sap döner misali olur. “Alma mazlumun ahını” derler. İran’ın nükleer bomba yapmasının sebebinin ne olduğu bu olaylarla açığa çıkmıştır.
İran’ın düşmesi demek Türkiye tehlikede demektir. Sıra bizde demektir. İslam dünyasının esareti demektir. Türkiye bölünürse İran’ın ayakta kalma şansı yoktur. Bu günkü zor durumda da biz onların yanında olduk. İran düşerse de Türkiye zora girer perişan olur. Öyleyse iki ülke bir olacak dik duracak birbirinin içini karıştırmak yerine başkalarına karşı güç olacak. İran’ın her zaman darda olsa da barışta olsa da bölgede bir müttefiki vardır. İster Kürtlerden olsun, ister Araplardan olsun İsterse de Türkmenlerden olsun. Ancak Türkiye’nin soydaşımız olan Türkmenlerden dahi taraftarı yoktur. Bu bölgede mutlaka bir taraftarınız olmalıdır. Çünkü her yere kendiniz ulaşamazsınız. Her olaya bizzat müdahale edemezsiniz. İşte o zaman o yakınlık kurduğunuz guruplar sizin adınıza bunu yapacaklardır. Irak Türkmenlerine sahip çıkamıyoruz. Lafla “arkanızdayız” desek de hem Türkmenler hem de karşıt guruplar bunun bir manasının olmadığını bilmektedirler. İşte en son Türkmen Cebhesi Askeri alan sorumlusu katledilmiştir. Orada buna da bir karşılık verilememiştir. Suriye Türkmenleri ile ilişkiler TIR olaylarından nice sonra aklımıza gelmiştir. Oysa Suriye Türkmenleri, “biz sizden yiyecek giyecek çadır istemiyoruz. Yaprak yer karnımızı doyururuz. Bize silah verin veya silah alacak para verin. Biz dilencilik yapmıyoruz. Biz vatanımızı ve namusumuzu korumak istiyoruz” diyorlardı. Lübnan ve Suriye’den çekilecek olan İran askerlerinin yerin Ruslar da doldurmamalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.