Eski dışişleri bakanının ölümü
Rahmetli Vahit Halefoğlu, Özal’ın prenslerinden idi. Yaşlı prenslerden. Özal, ayarttığı adamalara imkanlar vererek onları her daim kendisine ram ederdi. Bu onun devlet hazinesinden dağıttığı ulufeydi adeta. İşte bu ulufecilerden birisi de Halefoğlu idi. Ancak onun ve daha önceki Demirel zamanının dışişleri bakanlarına bakınca bu günküler hafif kalıyor. Kürtçülerin çokça şikayet ettiği arsızca savunduğu bir tez vardır “Kürtlere devlet idaresinde yer verilmiyor” yalanına bir örnek de Halefoğlu’dur. Çünkü Halefoğlu Hataylı bir Arap’tır. Kürtlerden her seviyede adam çıkmış ancak onarın istediği “örgüt mensubu ve militanı, dağdan inme” olmadıkları için ya “çakma Kürt veya işbirlikçi Kürt” diye aşağılanmışlar dışlanmışlardır.
Vahit Halefoğlu’nu büyükelçilikten istifa ettirip ara seçimde aday yapıp, bakan yapan Özal, ona çok güvenmiştir. O da elinden geleni en iyi şekilde yapmıştır. Devletimize zerre miktarınca hayırlı hizmetleri olan insanları hayırla yad eder rahmet dileriz. Ara seçim var. Aday olan Vahit Halefoğlu Beypazarı’nda bir köye gider arkasındaki basın mensupları ve siyasilerle. Kış günüdür. Bir köy kahvehanesine giderler. Vahit Halefoğlu konuşurken etrafındakiler de ona hitap ederlerken “ekselans” diyerek konuşurlar. Malum bu bir büyükelçiler arası saygı ifadesidir. Sobanın başında oturan bir fötr şapkalı konuşmayı dinlemek istemeyen mağrur adama gazeteci sorar: “Ekselans” ne demektir. Bak adama böyle hitap ediyorlar” der. Alamancı olan, izne gelen bu adam gayet kendisinden emin ve bir az da bilmiş bir ifade ile” Bizim Almanya’da ekselans diye bir buğday çeşidi vardır. Yani buğdaya denilir” diye cevap verir.
Rahmetli Vahit Halefoğlu’na hizmetlerinden dolayı teşekkürler ederken bir asırlık ömrün sonunda mekanı cennet olsun “demekten başka bir şey gelmiyor elden.
KURAN KURSUNDA DAYAK
Dini eğitim veren gerek Kuran Kursu olsun, gerek imam hatip okulları olsun gerekse vakıf kurslarında okuyan öğrencilere bu tür şiddet eksilmeden devam eden bir olgudur. Hiçbir pedagojik eğitimi olmayan, hiçbir insan davranışları biliminden habersiz, hiç çocuk eğitimi ve davranışları bilgisi olmayan hatta bir kısmının davranış bozukluğu olduğu söylenen adamların eğitim verdikleri bu yerler, Allah kelamının okunduğu, Yaratan’ının isminin zikredildiği ”yerler olduklarından içerideki pek çok yanlışlık, sır olarak kalıyor dışarı vurulmuyor. Öğrenciler hevesli, veliler mutlu, aileler mesut olduklarında başarı buradan kaynaklanıyor. Yoksa boynu kalın göbeği şişmiş bu şiddet taraftarı, sadist olduğu söylenen adamların başarısından değildir başarı. İmam Hatip Lisesinden bir arkadaş, Sakaryalı Akyazılı Harun İşini bilir ismindeki arkadaşı kahvehanede oyun oynarken yakalayan idareci Fuat Kavukçu, onu odasında sorguya çekerken arkadaşın cevap vermek için ağzını açtığı sırada yumruğu yapıştırır. Alt çenesi kırılır. Dişleri dökülür. Kimseye duyurmamak için okul revirine yatırırlar. Yılsonu mezuniyet sınavları yaparlardı. O sınavlara giremeyen çenesi kırık, dişleri dökük bu adamın yazı yazması da imkansız. Çare, “tarafsız, güvelik içerisinde bir sınav” yaparlar. Bu arkadaşın soruları ve cevapları eline verilir o da oradan yazar. Çene ve dişleri olmadığında bir ay sütle beslerler. İşte bir başka Sakaryalı Akyazılı adamın terlikle dövmesi daha hafif. Çenesini kırıp, kolunu-kanadını kırıp “düştü, çarptı” yalanlarını uydurmamış.
Camide görevli imamın aynı caminin alt katındaki Kuran Kursunda görevli bayan okutucu ile yaşadığı ahlaksızlık üzerine bayan sürgün edilir ama imam efendi ödüllendirilir. Yoksa bu kadın zorla mı işledi bu cürümü tek başına veya imam suçsuz ise hoca hanımın da suçunun olmaması gerekirdi. Onu neden sürgün ettiniz? Mahalleli biliyor durumu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.