Hayat hepimize güzel
Ne çok duymuşluğumuz vardır bu cümleyi. Mutluluğumuzda gözleri varmış gibi, fütursuzca, rahat rahat dökülür dudaklarından… “Hayat sana güzel.”
Sormak istiyorum: Boyumdan büyük dertleri sırtlandığımda, yalnız kaldığım zamanlarda, hiç anlaşılmadığımı düşündüğüm anlarda, yastığımın gözyaşlarımla ıslandığı gecelerde, Allah’tan yardım dilediğim dualarda yanımda mıydınız?
Yüzüme bütün kapıların kapandığı zamanlarda açtınız mı kapınızı? Dertlendiniz mi benimle birlikte? Kaygılandınız mı? Endişelendiniz mi?
Sanmıyorum…
Dışardan mutlu gördüğünüz insanlara hayat sana güzel demekten vazgeçin lütfen. Komşunun tavuğu, komşuya kaz görünürmüş. Bilemezsiniz kimin iç dünyasında neler yaşadığını? Evindeki tenceresinde et mi yoksa dert mi kaynadığını?
Herkesin bir imtihanı var sonuçta. Hayat dediğimiz bir tiyatro sahnesi. Bize öngörülen rolü oynayıp gideceğiz. Ne gerek var hasetliklere, fesatlıklara. Nazar edecek kadar mı unuttunuz gülmeyi? Uzayan kolu kendinizden görmeyi?
Empati en önemli olgu böyle durumlarda. Yorum yaptığımız kişilerin yerlerine kendimizi koyduğumuz, kalplerine dokunabildiğimiz sürece ve vicdanımız ölçüsünde ortaya çıkar insanlığımız.
“Hayatın bizim için ne ifade ettiği hayatın karşımıza neler çıkarttığı ile değil, bizim hayatın karşısına çıktığımız tavırla belirlenir, başımıza gelenlerden çok bizim olanlara verdiğimiz tepkiler ile gelişir” demiş Lewis Dunnington.
Yaşadığı her anın tadını çıkaranların, tiyatrodaki rolünü en güzel oynayanların, gördüğü her şeye güzel gözlerle bakanların, kalbinde iyilik barındıranların, imtihanlarını olgunlukla karşılayıp ders çıkaranların, küçücük şeylerle mutlu olanların kulübünden sesleniyorum:
Hayat hepimize güzel…
Sağlıcakla kalın…