Abdullatif Acar

Abdullatif Acar

Kurtuluşumuz Hz. Muhammed’i sevmekle mümkündür

Kurtuluşumuz Hz. Muhammed’i sevmekle mümkündür

Bugün, insanlık itibarını kayıp etmiş, hak hukuka riayet kalmamış, sevgi-saygı unutulmuş, ahde vefa desen yok.  Merhamet, şefkat, hoşgörü sadece sözden öteye geçmeyen, özlenen erdemler haline gelmiş. Başta aile olmak üzere çarşıda, pazarda,  sokakta huzur kalmamış; güven duyguları zedelenmiş; insanlar başkasına arkasını dönmekten çekiniyor.   Bizi biz eden değerler,  modası geçmiş şeyler gibi algılanıyor.

Mal-mülk edinme hırsı, dünyayı kazanma isteği ahreti unutturmuş durumda. Böyle karanlık bir dönemden geçerken Resulüllah’ın sunduğu kurtuluş reçetesine uygulamaktan, Kur’an-ı rehber edinmekten başka çaremiz yok.

Evet, İki cihan saadeti her şeyimizle O’na tabi olmakla elde edilebilir. O’na gerçekten bağlanmak, ilmek ilmek, nakış nakış, sünnetiyle dokunmakla,  bir daha açılmayacak kördüğüm gibi O’nu sevmekle mümkündür.

Peygamber sevgisi Allah’a tabi olmanın bir gereğidir.  Sevgi, sadece kuru kuruya sözden öteye geçmeyen bir sevgi olmamalı.  Sevgiler eyleme dönüşmediği müddetçe anlamını yitirir. Dolayısıyla seven, sevdiğinin emirlerini ve tavsiyelerini yerine getirmesi, her hususta onu örnek alması gerekir.  

Yüce Allah bir ayet-i kerimesinde buyuruyor ki: “Ey Muhammed! Deki ‘Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah’ta sizi sevsin”(Ali İmran,31)

Kâinatın efendisi ise; “Kim, benim sünnetimi ihya ederse beni sevmiş olur. Kim beni severse, cennette benimle beraber olur” (Tirmizi, ilim,16)  buyuruyor. İnsan bu dünyada kimi severse ahrette de onunla beraber olur. Peygamberi seven,  bunu, O’nun sünneti seniyesini yerine getirerek ispat eden bir mümin, ahrette de O’na komşu olma gibi bir payeye ulaşır. Ne büyük saadet değil mi?

Evet, kulu, Allah’ın muhabbet deryasına götürecek olan,  Peygamberimiz (s.a.v.)’in hayatından fışkıran rahmet pınarıdır. Allah’a olan muhabbet Peygamber’e olan muhabbeti,  sevgi de peygamber (s.a.v.)’e olan sevgiyi gerekli kılmaktadır. Allah, Resulünü  sevmiş, kâinata da sevdirmiş. Bu nedenle O’nsuz bir sevgiyi  tasavvur etmek mümkün değildir.

Hz. Mevlana ne güzel demiştir:

“Gel ey gönül hakiki bayram, Cenabı Muhammed’e vuslattır.

Çünkü cihanın aydınlığı o mübarek varlığın cemalindendir”

Onsuz kulluk elsiz, ayaksız, gözsüz, gönülsüz bir bağlılıktır. Bir insan bütün ibadet ve davranışlarını sünneti seniyye istikametinde ayarlamazsa, davranışlarının doğruluğunu onunla ölçmez, onunla biçmez, onun ayarına, kalıbına sokmazsa, bu; rotası olmayan, pusulasını kayıp etmiş bir gemide nereye gidileceği, fırtınalara, dalgalara nasıl direnileceği bilinmeyen bir yolculuğa benzer.

  Yüce Allah Hz. Muhammed’in  insanlar için güzel bir  örnek olduğunu bir ayetinde şöyle ifade ediyor:

“Andolsun ki; Allah’ın Resulü sizin için, Allah’a ve ahret gününe kavuşmayı umanlar  ve Allah’ı çok ananlar için güzel bir örnektir.”( Ahzap,21) 

Kamil bir mümin olabilmenin yolunu, yordamını, modelini yüce Allah O’nun hayatında sergilemiştir. O’nun hayatına bakıp İslam’ı, kuranı göremeyenler, Onsuz olabilir diyenler ne kuranı hakkıyla okumuş, nede okuduklarını anlayabilmişlerdir. Yüce Allah’ın şu emrini kulaklarımıza küpe etmeliyiz: “Resul size neyi verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan da kaçının ve Allah’tan korkun, çünkü Allah’ın azabı şiddetlidir”(Haşr,7)

Başka bir ayet-i kerimede de; “Ey iman edenler! Allah’a ve Rasulüne itaat eden de amellerinizi boşa çıkarmayın.”c(Nisa,69,) buyruluyor. Ancak O’na uymak, bu yolda mesafe kat etmek bütün davranışları sevgi temelleri üzerine bina etmekle mümkündür. Her ibadet severek yapıldığında, muhabbet neticesinde eyleme dönüştüğünde fayda elde edilebilir. İhlâs ve samimiyetin temeli de yine sevgi ve muhabbette saklıdır.

Mevlidi Nebi Haftası münasebetiyle,  O’nu yâd ettiğimiz bu günlerde Allah ve Resulünün sevgisi dışındaki sinemize yük ettiğimiz bütün yüklerden kurtulmalıyız.  Çünkü kalpte iki sevgi bir arada bulunmaz. Hem dünya sevgisi hem ahret özlemi bir arada olmayacağı gibi hem masiva hem de Peygamber sevgisi de  bir arada bulunmaz.  Allah Rasulüne olan sevgi ve muhabbetimiz bütün kötülükleri hayatımızdan çıkarmamıza vesile olan çok önemli bir erdemdir. Cahiliye döneminde insanların mütekebbir ve bencil tutumları,  mal mülk sevgileri ve muhabbetleri peygambere iman etmelerini önlemiş, peygamberi sevmeyi bırak O’na düşmanca davranmalarına sebep olmuştur. Bazen de bile bile şeytan ve nefsin peşinden sürüklenmeleri gözlerini hakikate kapamalarına sebep olmuştur.  Demek ki asıl cehalet, bile bile hakkı gizlemek ve Allah Resulüne tabi olmamaktır.

Allah bizi asrın cehaletinden ve tuzaklarından muhafaza ederek O’na uymayı, O’nu her şeyden çok sevmeyi nasip etsin.

O’na sonsuz salât ve selam olsun…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Abdullatif Acar Arşivi