Lokman Çağrıcı’nın düdüğü
Sosyal medyada bir görüntü dolaşmaktadır. Bunu görünce yıllar önce yaşanan, bir arkadaşımın başına gelen olayı hatırladım. Ne kadar benzerlik arzediyor diye bu olaya şahit olanlara duyurmak istedim.
Belediyelerdeki “başkan hegemonyasını” çok defa görüp şahit oldum. Bunu çok ileri derecede bir kölelik haline getirip, göze girmek isteyenlere de rastladım. Siyasi bir makam olduğu için memnun olmayanların yeni bir seçim dönemini dört gözle bekledikleri bir gerçektir. Başkana yakın olmak, yakınında olmak için olmadık hallere düşerler. Eskiler “devlet başkanına yakın olmak ateşten gömlektir” derler. İstanbul Bağcılar Belediye Başkanı Lokman Çağrıcı ile bir çalışanı arasında geçen olay ilginçtir. Başkan Çağrıcı çalışanlarıyla fotoğraf çektirmek ister. Bu çalışan buna razı olmaz. Yani resimde Başkan’la görünmeye aynı kareye girmeye razı olmaz. Başkanın ısrarlı isteğine “hayır ben memurum, siz siyasisiniz” diyerek kabul etmez. Belli ki bu çalışan hazırlıklı gelmiş olanları kaydetmek için hazırlığını yapmış. Başkan ne kadar “gel” dese o, “yok” diyor. En sonunda Başkan kızıyor yanındakilere “Bunun eline bir düdük verin. Sabahtan akşama kadar bahçede düdük çalsın” der. Her gün elinde düdük bahçede bekledi mi, düdüğü çaldı mı bilinmez. Düdüğün sesinin gelmesinden vazifesini tam olarak yapıp yapmadığını kontrol edecek. Benzer bir olayı yıllar önce bir arkadaş yaşamıştı.
Çalıştığımız okulla aramızdan bir yolgeçen ticaret lisesinde çalışan bir öğretmen arkadaşın maaş karşılığı ders saatleri düşük olduğunda ücretli dersi az olur. Beden Eğitimi dersleri öğretmeni de olmadığından bu dersleri ücretli dersi az olana paylaştırırlar. Bu arkadaşlar da branş öğretmeni olmadıkları için genellikle bir kız öğrencilere top bir top da erkek öğrencilere verilir. Yoklamadan sonra “hadi top oynayın” denir. Zaten başka yapılacak bir şey de yoktur. Bu arkadaş da öyle yapar. Selamlaşmadan, yoklamadan sonra bir top kızlara bir top da erkekler verir “hadi top oynayın” der. Kendisi de bir ağacın gölgesinde sohbet eder. Top oynamayan öğrenciler özellikle de kız öğrenciler okul girişindeki kantine giderek orada gürültü yaparlar. Nöbetçi müdür yardımcısı da görür durumu. Müdüre gidip “hocam filan öğretmen beden eğitimi derslerinde öğrencilerle ilgilenmiyor. Başıboş salıyor kantinde gürültü ediyorlar. Kendisiyle bir görüşseniz” der.
Okul müdürü de arkadaşı çağırır. Odasına varınca durumu anlatıp “böyle olmasın yoksa dersi alırım” der. Öğrencilerin başında bulunmasını “ister. Bir düdük verir ve “ders saati devamınca düdük sesini işiteceğim” diye fırça atar. Arkadaş da “tamam bir daha olmaz” diyerek çıkar odasından. İlk derste hoca, “Bakınız ortalıkta dolaşarak göze batıyorsunuz. Top oynamayanlar ortalıkta gözükmesin bir tarafa gidiniz. Gözden uzak bir zula yerde oturunuz” der. Öğrenciler “tamam” deyip giderler.
Elinde düdüğü ile öğretmen arkadaş da bir gözden uzak, idarecilerin göremeyeceği yere gidip bir gölgede oturup düdük öttürür. Ders boyunca düdük sesi işiten müdür de durumdan memnundur. Muavin arkadaşlarına “bakın Hoca’ya fırça fayda etti. Ders boyunca düdük sesi hiç kesilmedi “der. Oysa öğretmen arkadaş bir zula gölgede oturduğu yerden düdük öttürmektedir.
Lokma Çağrıcı başkanın verdiği düdük de gün boyu öttü mü bilinmez ancak iki Abdullah’ın başından geçen beden eğitimi dersinde düdük işi başarıyla uygulanmıştır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.