Ramazan geldi hoş geldi
Ramazan ayı gelişi ile bir başka huzur verir. Gidişi ile de başka bir algılaması olur. Ramazanın gelişi ile kılınan teravih namazını da “merhabayla geldik biz, elveda ile gideriz” ilahisi okunurdu. Bu ilahiyi Hacı Hafız dayı Ramazan Akaslan okurdu camide. Buna rahmetli annem” gelin över gibi” derdi. Mutlaka Ramazanın başında ortasında ve sonunda olan bu merasime gönderirdi.
Hoparlör olamadığından imam efendi köyün orta yerindeki Hacı Hüseyin’in evinin üzerine çıkarak ezanı okurdu. Bizim radyomuz vardı ama bir sorumluluk yükleme bir görev verme amacıyla rahmetli babam “gidip ezanı dinleyin” derdi. Köyün çocuklarının tamamına yakını o civarda hem oyun oynarlar, hem de ezanı dinleyErek “ezan okunduu!” diye bağırarak adeta sığırcık sürüsünün sesi gibi bir çığlıkla koşarak evlere giderdik. Bu arada herkes orucunu böylece açardı. Sahurda ramazan davulu çalan bunu tenekeyle ifa eden Hamurcu Bektaş lakaplı ihtiyar vardı. Diz kapağına kadar karda, çıkmakta zorlanan adam bir de tenekeyle uyandırmaya çalışırdı. Uyanık olduğum zaman onu seyretmekten zevk alırdım.
Ramazan boyunca imkanı olan, canı isteyen ziyafet verirdi. Kimi yemek ziyafeti, kimi de “çığırtma” dediğimiz hamurun yağda kızartılmışını pekmez eşliğinde ikram ederdi. Sahura kalkmak en çok arzu ettiğim işlerdendi. Sahurda “neler yenip içildiğini merak etmek” ne güzeldi. Bazen “uykusu bölünmesin” diye kaldırmazlarsa, ya öksürür veya dikkat çekecek başka bir iş yapardık. Kalkınca da uykulu gözlerle uyuklayan sallanan bedenimle, “şöyle şöyle kalkıp ne yapacaksın” denilse de bir başka zevkti. Elbtte sabah “sahura ben de kalktım” demek de bir başka övünme vesilesiydi. Gaz lambasının isli ışığında soğuk hoşaf (komposto değil) içmek de en leziz işlerdendi.
Özbkistan’da ramazan ayında bu aya mahsus bir içecek olan “nişalle “yapılır. Yumurtanın akının saatlerce çırpılarak yapılan peltemsi bir kıvamda beyaz renkli az şeker katıldığı için tatlı bir içeceği Urfalıların poşete “şerbet” denilen meyan kökünün suyunu satarkenki yaptıkları gibi bir poşetle satarlar. Bir akşam iftardan sonra dört çocuk bir bez parçasının uçlarından tutmuşlar ve şu maniyi söylüyorlardı.
Roza (ramazan oruç) geldi hoş geldi
On som (özbek para birimi)ver
Un alamız Nan kılamız!
Çocuklara istediklerinin kat be katı para verdim, lokum verdim. Sevinerek teşekkür ederek indiler aşağıya. Çok geçmeden üç çocuk daha geldi. Aynı mani ile bozuk para az çıktı birincilerden biraz az vermek mecburiyetinde kaldım. Çocuklar beğenmediler ve maniye devam diyorlardı. Onlara da daha fazlaya gelen para verdim gittiler. Ramazan davulcusu gibi bahşişe gelen bu çocuklar ikinci gün yine geldiler. Yine verdim. Ne hoş manzaralar gördüm. Bayramlıklar almak onlarla beraber atasının yanında bayram namazına gelmek onlar için yeni alınanları gösterme fırsatıydı.
Birkaç yerde daha ramazan manzarası yaşadım. Bakü’de Şehitlikteki Diyanet camiinde kıldığımız teravih ve sonrasında hemen orada olan Din işleri müşavirliğinde Müşavir Mustafa bey ile sohbetlerimizden de bahsedeceğim. Ebette Urfa Birecik’te Fırat kenarında Ulu camiden çıkınca geç saatlere kadar yaptığımız sohbetlerin de ayrı bir tadı vardı. Kebapçı Habeş ‘in teravih namazı arasında okuduğu gazeller de başka bir yerde olmayan bir lezzete sahipti. Çorum’da ramazan da unutulmaz elbette. Konya öyle, Zonguldak ta var elbette. Buralardan da ileride bahsedeceğim nasip olursa.
Ramazanınız mübarek olsun. Oruç açarkenki dua kabule en yakın dua derler.Dua ile taleplerini ilet Mevlaya karşılığını alırsın elbet.
Selam ve muhabbetle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.