Sessizlik
Eskiden hastanelerin acil servislerinde “sessizlik” anlamına gelen başındaki hemşire kepi ile “sus işareti” yapan sessizlik isteyen bir tablo asılıydı. Şimdi var mı bilmiyorum. Bu tablo pek çok şeyin arzulanan gibi olmadığını göstermekteydi. Bilinmesine rağmen yine de hastaların rahatsız olmamaları için, katlanılması istenen zor bir durumdu. Hastalar ve durumu acil hasta yakınları bu durumda nasıl sabredeceklerdi? İçi yanan, yüreği parçalanan bu adamların bu insanların bu işarete ne kadar uygun hareket etmesi beklenebilirdi ki? Nitekim uzun zaman önce bu duruma güzel bir örneğin şahidi olmuştum. O zaman bu derece etkili olabileceğini düşünmeden” tahammülkar olmak gerek” diye düşünmüştüm.
Bir trafik kazası sonucu yaralanan babasını acil servise ağıt tufan ile getiren adam sedye içeri girdikten sonra da feryada devam ediyordu. Birden duvarda asılı olan bu başında hemşire kepiyle “sus işareti” yapan tabloyu gördü. Feryadı iyice arttı. Sanki o işaret sadece ona yapılıyor zannetti ve daha yüksek sesle bağırmaya feryada başladı. Kimseye sataşmıyordu ancak içini yakan ateşin dışa vurumuydu onun cümleleri.
-Ne demek be sus işaretiyle sessiz olmak? Nasıl susarım benim hayatım kararmış. Trafik kazasında anam vefat etmiş. Babam ağır yaralı… Belki onu da kaybedeceğim. “Nasıl susarım be nasıl!” Acı dolu sözler devam ederken “sen yine de sakin ol sessiz ol sabırlı ol etrafı rahatsız etme” diyenler olduysa da devam etti. Evet nasıl sakin olabilir, nasıl sessiz olabilirdi ki? Birileri, daha sonra yakınları koluna girip dışarı çıkarmışlardı. Tuzu kuruların rahatsız olmamaları uğrunu iç yangınını nasıl söndürebilirdi ki? Ama zapt etmesi zor, yatıştırılması güç olan bu durum dışarıda da devam ediyordu.
Geçenlerde bir siyasi, deprem bölgesinde protestolarla karşılaştı. Muhatap kendisi değildi. Ancak demek ona yatıştırma görevi verilmişti. Kendisini daha önce destekleyen bu kalabalığa karşı önce “sus işareti” yaptı. Protestolar devam ediyordu. Kalabalığın arasındaki bu şehirli diğer siyasilerin bakışları arasında sıkıntılı bir durumdaydı. Hatta depremzedelerle aynı şehirden olan, yani acılı olan diğer siyasiler oralı bile olmuyorlardı. Görevini eksiksiz olarak ifa etmeye devam eden bu adam az az kızmaya başlamıştı. İşte o talihsiz kelimeler bu zaman geldi. Önce” dağıtın bunları” dedikten sonra, devam eden protestolara karşı “endirin şunları” deme talihsizliğinde bulundu. “Endirdiler mi bilemem ama ”… sessizlik istiyor” diye de ilave etmişti.
Etraftakiler susmadı elbette. Adamların yüreği yanmış. Dağdaki, Çapanoğlu’nu dinler mi elbette dinlemez. Bir ibretlik olay olarak hafızalarda yer eden bu durum daha fazla insanın “endirilmemesi” dileklerimizle hatırlamak istedik.
Trabzonspor’un amigosu maç başlamadan önce seyirciyi coşturmak için şöyle bir tatbikat yaptırmış. Arkadaşlar! Sağ elimi kaldırınca, Trabzon, Trabzon çok yaşa diyeceksiniz. Sol elimi kaldırınca da rakip takıma “yuuuh” diyeceksiniz. İki elimi kaldırınca da “sessizlik” demiş. Maç başlamış sağ elini kaldırmış söyleneni yapmışlar, sol elini kaldırmış yine öyle, iki elini kaldırınca da susmaları gerekirken “sessizlik, sessizlik sessizlik!” diye bağırmışlar.
(3 Nisan 2023 tarihli Anadolu Gazetesi'nden alınmıştır.)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.