Tanrım, beni yavaşlat!
“Tanrım!
bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için cesâret,
değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmek için sabır,
ikisi arasındaki farkı bilmek için akıl ver…”
Bir Hitit Duası
Asur Ticaret Kolonileri Dönemi / Çağı, genellikle Anadolu'daki kentlerin hemen yakınlarında, Asurlu tüccarlar tarafından kurulan ve karum adı verilen ticaret amaçlı yerleşimlerin Anadolu'da yaygınlaşmasıyla başlayan bir dönemdir. Bu ticarî amaçlı yerleşimlerin yaygınlaşması esasen Asurlu tüccarların Anadolu ile son derece organize bir şekilde sürdürülen ticarî ilişkileri yerleştirmesinin bir göstergesidir. M.Ö. 1.950 – 1.750 yılları arasında yaklaşık 200 yıl süren bu dönem Anadolu'da aynı zamanda yazılı tarihin ve Orta Tunç Çağı’nın başlangıcı olarak kabul edilir.
Asur Ticaret Kolonileri Dönemi, Anadolu’da yeni sosyal ve siyasal görüşlerin ortaya çıkmasını da sağlamıştır. Dönemin sona erişinin, Anadolu'da Hitit yayılmasından kaynaklanmış olması kuvvetle muhtemel görünmektedir. Yerel prensler ile yönetilen Anadolu’da, Mezopotamya’daki gibi merkezî devlet fikri gelişmiş ve sonucunda iç mücadeleler başlamıştır. Hint-Avrupa kökenli bir kavim olan Hititler, M.Ö. 3.000 yıllarının sonunda küçük gruplar hâlinde Kafkaslar üzerinden Anadolu’ya gelerek yerli halk Hatti nüfusu ile karışır.
Hititler, Asurluların Anadolu’dan çıkmak zorunda kalmasıyla Anadolu’da devlet idaresini ellerine almışlar ve Anadolu’nun yerli halkıyla kaynaşıp Hitit Devleti’ni kurmuşlardır. Bu devletin kurucusu Labarna, başkenti de (günümüzde Çorum’a bağlı bir ilçe olan) Boğazkale-Hattuşa’dır.
Hitit tarihi M.Ö. 1.650-1.450 Eski Krallık ve M.Ö. 1.450-1.200 Hitit İmparatorluk Devri olmak üzere iki safhada incelenir. Hititler Anadolu’da hâkimiyeti kurduktan sonra Suriye’ye seferler yapmışlar, M.Ö. 1274 yılında Mısır’la yaptıkları Kadeş Savaşı sonrasında M.Ö. 1.269 yılında tarihteki ilk yazılı antlaşma olan Kadeş Antlaşması'nı gerçekleştirmişlerdir. Hitit Devleti'nin kuruluşundan itibaren, sanattaki Mezopotamyalı unsurlar kaybolarak, Anadolu’nun yerli sanatıyla birleşmiştir. Sanatta, boyutları büyümüş anıtsal eserler ortaya çıkmıştır. Mâbetler, saraylar, sosyal yapılar, kaya kabartmaları ve orthostatlarla (bina cephelerinde alt sırada yer alan kabartmalı taşlarla) Hitit dönemi önceki dönemin sanatından ayrılır. Hitit Devleti M.Ö. 1.200 yıllarında deniz kavimleri göçü ve kuzeyden Kaşka kavmi saldırılarıyla yıkılmıştır. [1]
Aşağıdaki yazı Hititlere ait kalıntılar içerisinde bulunan bir duvar yazısı olup bu duvar yazısı aynı zamanda bir Hitit duasıdır. Bu Hitit duası, dingin bir yaşam için günümüz insanına da çok şey söylemektedir. [2]
TANRIM BENİ YAVAŞLAT
Tanrım!
Beni yavaşlat,
aklımı sâkinleştirerek kalbimi dinlendir.
Zamanın sonsuzluğunu göstererek
bu telaşlı hızımı dengele.
Günün karmaşası içinde
bana sonsuza kadar yaşayacak
tepelerin sükûnetini ver.
Sinirlerim ve kaslarımdaki gerginliği,
hâfızamda yaşayan akarsuların melodisiyle yıka, götür.
Uykunun o büyüleyici
ve iyileştirici gücünü duymama yardımcı ol.
Anlık zevkleri yaşayabilme sanatını öğret;
bir çiçeğe bakmak için yavaşlamayı,
güzel bir köpek ya da
kediyi okşamak için durmayı,
güzel bir kitaptan birkaç satır okumayı,
balık avlayabilmeyi,
hülyalara dalabilmeyi öğret.
Her gün bana
kaplumbağa ve tavşanın masalını hatırlat.
Hatırlat ki
yarışı her zaman hızlı koşanın bitirmediğini,
yaşamda hızı arttırmaktan
çok daha önemli şeyler olduğunu bileyim.
Heybetli meşe ağacının dallarından
yukarıya doğru bakmamı sağla.
Bakıp göreyim ki,
onun böyle güçlü ve büyük olması
yavaş ve iyi büyümesine bağlıdır.
Beni yavaşlat Tanrım
ve köklerimi
yaşam toprağının kalıcı değerlerine doğru
göndermeme yardım et.
Yardım et ki
kaderimin yıldızlarına doğru daha olgun
ve daha sağlıklı olarak yükseleyim.
Ve hepsinden önemlisi
Tanrım!
bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için cesâret,
değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmek için sabır,
ikisi arasındaki farkı bilmek için akıl ver…
SONNOTLAR
[1] -, Hitit Tarihi, Çorum İl Kültür Turizm Müdürlüğü, https://corum.ktb.gov.tr/TR-58680/hitit-tarihi--mo-1650---1200-.html, Erişim Tarihi: 25.05.2023.
[2] İrfan Paksoy, Bilgelik Okumaları, Alka Yayınevi, Trabzon 2020, ss. 7-8.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.