Faruk Keleştimur

Faruk Keleştimur

“Türk Soyluluk” statüsüne ilişkin çözülmesi gereken bir sorun

“Türk Soyluluk” statüsüne ilişkin çözülmesi gereken bir sorun

Türk soyluluğun mevzuatta kavramsal olarak bir tanımı yapılmamakla birlikte doktrin ve içtihatların ihtiva ettiği anlama göre Türk soyluluk için en önemli kıstasın Türk kültürüne bağlılık olduğu görünmektedir. Nitekim Türk milletinin tarihî ve fikri kazanımları çerçevesinde bu yaklaşımın doğru olduğunu da kabul etmek gerekir. Zira Türklüğün bir ırk, etnisite yahut salt soy şeklinde bir tanımla değil kültür, dil, tarih, irfan gibi daha kıymetli değerler içeren bir ufukla anlam bulduğu bir gerçekliktir. Dolayısıyla bu statünün öncelikli olarak Türk kültürüne bağlılık şeklinde anlam bulması doğru sonuçlar verecektir.

Esas mevzuya gelecek olursak; ülkemizde yabancıların çalışması belirli sınırlamalara tâbi tutulmuş ancak Türk soylulara ilişkin mevzuatımızda çeşitli ayrıcalıklar tanınmıştır. Böylece istisnaları mevcut olmakla birlikte Türk soylular, Türk vatandaşlarının yapabileceği her iş ve mesleği icra edebilme hakkına sahip olmuşlardır. Bu haktan yararlanılması için ise çeşitli başvuru ve izin süreçlerini kapsayan bir dizi prosedür kanun ve yönetmeliklerle düzenlenmiştir. Buradaki en önemli sorun ve husus ise Türk soyluluğun tespitine ilişkin düzenlemelerde kendisini göstermektedir.

Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nün konuyla ilgili 1 Aralık 2006 tarihli genelgesinin ekinde, Türk soyluluğun tasdikine ilişkin müracaatta istenen belgeler sayılırken; “Vatandaşı olduğu Devletin Konsolosluğundan Türk soylu olduğuna dair aldığı belgenin aslı veya noterden tasdikli olması” şeklinde bir ibare getirilmiştir. İşte bu noktada çok somut ve arızî bir sorun meydana çıkmıştır.

Bu ibare Türk soyluluğun tespitine ilişkin değerlendirmeyi Türk soyluluk iddiasında bulunan şahsın vatandaşı olduğu devletin inisiyatifine bırakmaktadır. Burada öncelikli problem, Türk olmayan devletlerin Türk soyluluk değerlendirmesi değişkenlik gösterecek, bir devletin Türk soylu olarak kabul edeceği bir şahıs bir başka devlet Türk soylu olarak kabul etmeyecek ve bu durumda uygulamadaki yeknesaklığı otomatik olarak devreden çıkaracaktır.

Diğer bir problem ise bundan daha ileri düzeydedir ki; ülkemizde yaşayan İran Türkleri, Doğu Türkistanlılar vs. bunun canlı şahidi olmuşlardır. Çin, İran ve bazı devletler hiçbir kriter ve koşulda kendi vatandaşı olan Türklere bu belgeyi vermemektedir. Türkçe konuşan, Türk kültürünü yaşayan ve büyük Türk milletinin mensubu olduğu su götürmez bir hakikat olan Türkler, bu gibi devletlerin konsolosluğundan “Türk soyludur” şeklinde bir belgeyi mezkûr devletlerin politikası gereği temin edememektedir.

Dolayısıyla öz be öz “Türk soylu” olan soydaşlarımızın ülkemizde bu düzenlemelerden ve ayrıcalıklardan yararlanma ihtimali ortadan kalkmaktadır. Misalen; binbir heves ve umutla ülkemizde hukuk tahsili yapan bir Uygur Türk’ü yahut İran Türk’ü eğitimini tamamladıktan sonra Türk soyluluğunu ispat edemediği için avukatlık görevini ifa edemeyecek. Bu durum karşısında bir çözüm üretemeyeceğimiz gibi bu soydaşlarımıza, amiyane tabirle, “git, vatandaşı olduğun devlet Türk soyluluğunu tescillesin” yaklaşımımız hasebiyle gönül bağlarımız zedelenecek.

Bilhassa bu iki husustan mütevellit Türk soyluluğun tespitine ilişkin yeni kriterler ortaya konulması elzemdir. En azından kendi politikası gereği hiçbir şart altında “Türk soyluluk” belgesi vermeyen devletlerin vatandaşı olan soydaşlarımızın, iç hukukumuzda getireceğimiz düzenlemelerle bu mecburiyetten arındırılması gerekiyor.

Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü bünyesinde ihdas edilecek bir birim, Dışişleri Bakanlığı bünyesinde ihdas edilecek bir birim yahut İstihbarat teşkilatlarımız vb. başka kurumlarımız aracılığıyla bu akreditasyonu kendi bünyemizde gerçekleştirebilirsek bu sorunla cebelleşen on binlerce soydaşımızı büyük bir müşkülden kurtaracağız. Zaten bir şekilde ülkemizde misafir ettiğimiz bu soydaşlarımızın böylece ülkemize hizmet etme arzularını da yerine getirmiş olacağız.

Unutmayalım ki Türkiye; kendi siyasi sınırlarından ibaret olmayıp kıtalara yayılan bir gönül coğrafyasına sahip ve binlerce yıllık geleneğe ve müktesebata bayraktarlık yapan bir büyük devlettir. Türk dünyasının ve bütün dünya Türklüğünün göz bebeği olma vasfımıza binaen kendi soydaşlarımıza ilişkin yine kendi mevzuatımızda getirdiğimiz bir ayrıcalığı başka devletlerin insafına terk etmeyelim! Hele ki çözümü bu kadar kolay iken…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Keleştimur Arşivi