80’lerde çocuk olmak
Çocuk olmak…. Hangi yaşta olursak olalım; ne kadar umut, neşe, sevgi yüklü bir cümle…
Pırıl pırıl, aydınlık, neşeli, umutlu çocuklardık biz. Küçücük şeylerle mutlu olmayı bilirdik. Bahçeli bir evde, babaanne öğretileriyle büyüme şansı yakaladık. Kedimiz Rengin’le, köpeğimiz Bobi eşlik etti çocukluğumuzun neşeli günlerine.
Odun parçalarından yaptığımız bebeklere çamurdan evler inşa ettik. Gazoz kapaklarından tencereler süsledi evimizin mutfağını. Boynundaki altın rengindeki kolye nedeniyle “Altınlı Bebek” adını koyduğumuz tek oyuncak bebeğimizi, 3 kız kardeş sırayla salladık beşiğinde, uyusun diye. Annemizden öğrendiğimiz ninniler eşliğinde uyudu da, büyüdü bebeğimiz.
TRT Çocuk Radyosu’nda dinleyerek ezberlediğimiz tiyatro repliklerini, dört sandalyenin üstüne battaniye örterek oluşturduğumuz tiyatro salonumuzda sergiledik, bizi desteklemekten hiç vazgeçmeyen annemize.
Babamız işten geldiğinde sıraya girerdik öpüp hoş geldin demek için. Ayağına terliğini verirdik. Sofraya oturmadan başlamazdık yemeğimize.
Üzerimizde yün yorganın ağırlığı, sobadaki alevlerin karanlıkta tavana yansıyan ışığı, bakır güğümde kaynayan suyun fokurtuları, yanan odunların çıtırtıları, sobanın üzerindeki mandalina kabuklarının enfes kokusunun eşliğinde huzurluydu uykularımız.
İhtilalden çıkmış, tüm sınıfların yokluk çektiği yıllardı. İmkansızlıklar içinde tanıştık başarı ve yaratıcılıkla. Mahallemizin güvenli olduğu, komşuluğun, paylaşmanın, imecenin doyasıya yaşandığı yıllarda öğrendik birlik olmayı. Kitaplarımız ışığımızdı. Meydan Larousse Ansiklopedisi’nden yapardık ödevlerimizi. Gezici kütüphane abonesiydik. Dört gözle beklerdik eski belediye otobüsünden bozma gezici kütüphanenin mahallemize gelmesini.
Netflix’imiz, Spotify’ımız yoktu belki ama tek kanallı siyah beyaz ekranlı televizyonumuzda Adile Teyzemizden masallar dinlemişliğimiz vardı.
Kendi çapımızda küçük koleksiyonerlerdik. Renkli peçeteleri, itinayla düzeltilmiş çikolata ambalajlarını biriktirip, özel günlerde arkadaşlarımıza hediye etmek, kuvvetlendirirdi dostluk bağlarımızı. Hatıra defterlerimizin “kalbimiz kadar temiz” sayfalarında yer buldu arkadaşlarımız.
Bir köşe yazısına sığmayacak kadar ayrıntılı, anlamlı ve güzeldi 80’lerde çocuk olmak. Yetinmeyi bilen, yoktan anlayan, yaratıcı, tüketimden çok üretim odaklı, yaşamın her saniyesinden zevk alan, bıkkınlık bezginlik bilmeyen, yeniliklere açık, pırıl pırıl çocuklardık biz.
80’lerde çocuktuk biz….. Sağlıcakla kalın…