Ahlak merkezli Müslümanlık
Bir TV kanalında eski diyanet işleri başkanı vardı. İsminin altına “eski diyanet işleri başkanı” yazdırtmamıştı. Belli ki bir sıkıntısı vardı. Gece 01 30 civarına kadar devam eden mülakattan tatmin olmadım. Diyanet İşleri Başkanlığı yapmış bir şahsiyetin daha dolu daha inandırıcı ve konuya hakim olması gerekirdi. Yeni başkan olsun eskilerden hangisi olursa olsun kendisinden daha etkili daha ikna edici bir konuşma yapardı. Hocanın konuşmasından işe yarar tek cümle makalemin başlı olan cümleydi. Zaten kendisi sanki o konuyu açıklamak yerine hakkında kürsüden yapılan hücumlar neticesinde istifa etmek/ayrılmak mecburiyetinde kalışına cevap vermek üzere çıkmıştı. Hac Bayram Camii kürsüsünden söylenenleri ben de işittim. O zaman susturamadığı cevap veremedi(kendisi cevap vermedim diyor)konulara şimdi cevap veriyor. Master ve doktora tezimdeki cımbızlanan cümleler” diyor. Deme ki var. Yazmışsınız hiç de cımbızlamaya benzemeyen sözler vardı. Hiç olmasa da iftira ediyorlar” deseniz haklıydınız ama cımbızlamak olan bir cümleyi iddiayı bir kısmını alarak sunmak olduğuna göre yazmayacaksın. Yazmışsanız savunacaksınız. Mustafa Özdemir hoca savunuyor. ”Benden başka söyleyenler de var” diyor. Kuran ile alakalı hocanın yazdıklarını da kendisininkine eş ediyor. Oysa sunucu gence o hoca mesaj atarak benden başka söyleyenler de var” diyor. Ancak hoca cahiliye dönemi sapıklarından birisi ile Suyuti’nin yazdığını ancak Suyuti’nin alıntılarını arz ederek bu fikirden çark ettiğini söylediği iddialar.
Ahlak merkezli bir Müslümanlık… Her ne şekilde olursa olsun ister çalsın, ister dolandırsın, ister zimmetine geçirsin, isterse de rüşvetle elde etsin paraya ulaşınca bir uçak dolusu alçağın “umreye gidiyoruz” diye İran’a, Ukrayna’ya, Küba’ya … fuhuşa gidişlerinden belki haberi var ki böyle dedi. Yani ahlaklı Müslüman çalmaz, ahlaklı Müslüman rüşvet almaz, iyi bir Müslüman hem namaz kılıp hem de bütün kötülükleri yapmaz. Şayet helal yoldan kazandı ise “para benim istediğimi yaparım” deme hakkı da yoktur. ”Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir”. Bu konuda kendisine katılıyorum. “Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim” diyen bir rehberin takipçisi olarak bunlara elbette karşıyız. İslam ahlak dinidir. Temeli ahlaktır. Bu güzel ahlaklı insanların ibadeti de ne kadar huzur vericidir! Ahlaksızın dini olmaz, dinsizin de ahlakı olmaz. Tanıdıkları vasıtasıyla oğluna trilyonluk ihale verilmesi, yeterliliğinin olup/olmadığına bakılmaksızın” verilmesi de ahlaki midir acaba? Kıldığın namaz seni kötülüklerden alıkoymuyorsa “an salatihim sahun”, varken “namaz başka, o işler başka” diye kılıf hazırlıyorsan işte hocanın tarifinden çook uzaklardasın.
Hoca, esas konuyu açıklarken en başta “muhkem ayetler, müteşabih ayetler” dedi ancak açıklamadı. Yani manası Allah tarafından Peygamberimizin kalbine indirilen ancak lafzını Peygamberimizin söylediği ayetler vardır. Al-i İmran suresindeki gibi. Bunlara “müteşabih” ayet denir. Muhkem ayetler net kesin olarak hem lafzı hem manası Allah tarafından indirilen ayetlerdir. Mustafa Özdemir Hoca da bir konuşmasında ”Kuran’da ilahi değil beşeri taraflar/özellikler var. Peygamberimiz öfkelerini sıkıntılarını aksettirmiş” mealinde konuşmuş. Kuvvetli delillerle açıklamadı başkan. Yukarıda zikrettiğimiz gibi kendisine yönetilen tenkitler ile bu hocanın mağduriyetini özdeşleştirip kendisine bir mağdur portresi çizdi. Ben mağdur olmadığına inanıyorum. O makama gelirken neler yaptığı her yerde söyleniyor. Ben O’nun başkan olduktan sonraki ilk icraatının “Mem-u zin”hikayesini Kürtçe olarak Diyarbakır’da okumasını kınadım kınıyorum. Haydi şimdi her Cuma git her hafta git hatta HDP’nin kapısında nöbet tutanların alkışları arasında oku. Ama başkanken okumak yakışıksız oldu. Ayrıca “mele” hikayesi de kendisinin ahrette hesaba çekileceği en çetin işlerden olduğunu da söylemek isterim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.