Bir sendikacı Mustafa Özbek
Adı Mustafa idi soyadı Özbek… Adı Özbek, gözü pek, özü pek, sözü pek. İşte Yiğit başkan… Türk Metal’in başkanı. Ambleminde bozkurt olan sendikanın başkanıydı. Sarsılmaz bir Türk Milliyetçisi idi. Tanışmamız uzun yıllara dayansa da mesaidaşlığımız son yıllara dayandı. Konya’ya Seydişehir’e gitmek üzere uğradıklarında Zaferde bulunan şubeye geldiklerinde tanıdım. Yukarıdaki ilk cümle onu anlatmaya yeter de artar. Birkaç anekdot anlatayım.
Bir arkadaşı ile o zaman Çukurova gurubuna bağlı olan BMC fabrikasında Mehmet Emin Karamehmet ile görüşmek üzere giderler. ART TV’nin yayında olduğu zamanlar. Borç para isteyecekler. Kendisi ile beraber giden bölge şube başkanlarından birisi, “Hocam o aslan gibi kükreyen Mustafa Özbek adeta kedi gibi küçüldü kayboldu, para isterken” diyor. Evet veren el, alan elden üstündür. Kendisine iş için gelen nice aç insan da o durumda kös kös geri dönmüştü. Takdir-i ilahi o durumu yaşatacak kendisine.
Yiğitçe bağırır, hiç çekinmeden adeta pervasızca laf ederdi. Hatta hapse girmeden birkaç ay önce, “bize konuşma diyorlar, sus diyorlar. Nasıl susarım hapse girsem de çıkar konuşurum, ölsem de mezardan kalkar yine konuşurum. Devletim için, bayrağım için konuşurum” diyordu. Ancak Silivri’ye gidip iki yıl yattıktan sonra benzerleri gibi bırakın konuşmayı gıkı çıkmadı. Hatta” yaşıyor mu” diyenler bile oldu.
MESS ile toplu sözleşme öncesi son hafta… Özbek başkan bir şubede konuşuyor, “Bir kırık lokmanızı dahi patronda bırakırsam onun kursağından alıp çıkarmazsam namerdim. %18 zam istiyoruz” diyordu. Genel başkan yardımcılarıyla genel merkezde oturuyoruz. “MESS%6 veriyor arada bu kadar fark nasıl olacak” dedim. Onlar anlaşır sen kafanı yorma %7 de anlaşırlar” dediler Nitekim 6, 5’te anlaştılar.
Dünya kadınlar gününde Avrasya Metal İşçileri Federasyonu’nun davetiyle beş yüze yakın misafir bayan ile yurt içinden de bir o kadar bayan katılıyor. Programda kendisine her zamanki gibi şube bakanları tarafından bindirilmiş kıta olarak gelenlerin çılgınca tezahüratlarıyla konuştu. Misafirlere ”sizin devlet başkanlarınız benim kadar kalabalığı toplayamaz. Ben elimi sallasam 150 bin insan toplanır bir saatte. Sizinkiler de toplayabilir mi? “Yok “ dediler elbette. İşte başkan Özbek’i tutuklamaya gelen polislere teslim olurken yanında 150 bin değil 15 kişi vardı.
Bir konuşmasında, “bana 70 milyon dolar serveti var oğulları hepsi zengin” diyorlar. Bakınız hangi sendikanın genel başkanının “serveti yok” demişti. Gerçeği saklamazdı dobra adamdı mert adamdı. Türk-İş ve diğer sendikaların konfederasyonların başkanlarından hangisin serveti yoktu ki?
Havaalanı yolundaki Büyük Anadolu Oteli aslında üniversite olarak yapılmıştı. Lakin Rahmetli Demirel izin vermedi. Orası da otel olarak, hizmet içi eğitim merkezi olarak hizmete devam etmektedir. Bu olaydan dolayı rahmetli Demirel’e ağır konuşurdu. Gazi Üniversitesi’nde rahmetli Denktaş konferansa gelmişti. Rahmetli Özbek protokol sırasında en önde. İçeriye Demirel ile Denktaş beraber girdiler. Demirel’e işiteceği şekilde s. k etti. Tayyip beyin arkasından daha çok yaptı bunu.
Sendikacılıkta en zirve olan Türk-İş başkanlığını ele geçiremedi. Çünkü “çok fazla milliyetçiydi.” O da başkan olan iki küçük adamın kuyruğu olmadı. Kendi yerine sendikasının kontenjanı desteği karşılığı hep bir yardımcısını gönderdi.
En son “Türkiyem hareketi” adıyla siyasi hareket başlattı. Partileşmek istedi. Türk Metal sendikasının her şehirdeki şube başkanı veya onların tavsiye ettikleri adamlarla parayı da kendisi vererek işi götürmek istedi olmadı. Sözleri milli, özü milli ama düşüp kalktığı insanlar genellikle solcular olmuştu. CHP’den aday oldu son sıraya koydular olmadı. Kırıkkale kendisini bir defa da olsa milletvekili seçmeliydi.
Rahmetli Özbek ile hem TUSAM, hem AVRASYA METAL ve ART TV, hem de Türk Metal bünyesinde çalıştık. Kendisi “Hoca hiç çekinme ağzına geleni söyle arkandayım” demişti. Biz de kurumsal varlığı ve kendisini rahatsız etmeyecek derece serbest konuştuk. Manisa’da bir arkadaş bir diğeri Kocaeli’de bir başkası da Kızılay’da karşılaşıp onca yıldan sonra unutmayan değerli işçi kardeşlerimdi. Kimiyle çay içtik, Kızılay’da karşılaştığım ile de çocuğu üniversite okuyacakmış yurt temin ettik. Bunlar Türk Metal ile kazandığım zenginliklerdi.
Bu gün bir imparatorluk bıraktı. Kendi eliyle Çerkezköy’e gönderdiği sonra yanına aldığı arkadaş işin başında. Bazen memnuniyetsizliğini söylermiş ama başka yolu da yoktu demek ki. Yapılan yorumların bazılarında “sendikayı emin ellere bırakmadı “diyorlar.
Türk Metal onun heykelini dikmelidir. Adına bir lise veya üniversite açmalıdır. Çünkü o konuları çok severdi. Sohbetinde bulunanlara “bir büyüğü bir oturmada içerim” derdi. (Buradaki büyük lafı rakı, yaşı o zamanlar atmışın üzeri) Belki de onun sıkıntısı vefat sebebi oldu. Ben kendisinin gırtlak kanseri olduğunu işitince ziyaretine gittim. Türk Metal Vakfının binasındaydı. Burası önceden TUSAM binası olarak kullanılmıştır. Yorgundu. “Hoca önce selam vermek bana gözükmek için kaldırımı değiştirenler şimdi selam vermemek için karşılaşmamak için yolunu değiştiriyorlar” demişti. “Sen nasıl geldin” demeye getirdi. Sana rahmet diliyorum. Sen başkaydın. Hep güzelliklerle hatırlayacağım…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.