Mecnun dal-salkım söğüt
Bir göl kenarında bir mağrur mecnun dal
Her sabah taradı saçların gören dedi bu ne hal
Suya bakarak söylerdi bak ne güzelim
Köküm toprakta ama saçlarımda elim
Suda görür aksini hep iftihar ederdi
Onun bu beğenmişliğine kim ne derdi
Güzelliği ile etrafına baktı salkım söğüt
Başka bir güzel var mı dedi salkım söğüt
Bakanı yaktı görmeyeni çekti salkım söğüt
Bu hal ile içmedi bir damla su salkım söğüt
Konaklardı gölgesinde geçen her yolcu mal
Ona yüksekten bakan selvi dedi: Bu nice hal
Selvinin uzun boyu ile kibar bedeni
Hayal ederdi hep ona hayret edeni
Selvi dosdoğru ama gitmiş en yücelere
Salkım söğüt kalmış en altta hep cücelere
Etmedi dert boyun kısalığın salkım söğüt
Saçlarının güzelliği ile herkese verdi öğüt
Güneş tepesinde aksini görmez oldu
Kayboldu suda aksi, saçların örmez oldu
Allah her yaratılmışı kıldı özüne hayran
Kul olmak köle olmak Rabbine hayran
Salkım söğüt onca güzellikle göçüp gitti
Bütün güzeller gibi ondaki güzellik de bitti
Aslına döndü her mahluk gibi mecnun dal
Ne saçları kaldı ne de salkım misali bir dal
Ders almalısın bunlardan sen ey insan
Bunca debdebeden sonra kalmadı isyan…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.