“Odun Yanar Kül Olur, İnsan Yanar Kul Olur”
Ne güzel bir söz. Odunu maddi yapısını yakarak yok edersiniz geriye kül kalır. Artık maddi varlığı yoktur. İnsanın yanması elbette mecazi anlamdadır. İnsanın yanması bir şeyi çok sevmesi ile kendini gösterir. İnsan, çok sevdiğini, “yoluna ölmekle” yolunda ölmekle gösterir. Henüz yolunda ölmeye zaman varsa yanar kül kul olur. Mecnun Leyla’sının peşinde çölde koşarken elbette ona aşık ama onun güzelliğine hayran ama bu güzeli yaratanın daha ne kadar güzel olduğunu düşünerek esas yanacağı makama doğru ilerler. Bu makam kul olmak en güzel kul olma makamıdır. Artık başka şeyleri görmez olur. Başka sesler işitmez olur. Varlığı o makamda yokluğa eren kul olur. Ne güzel yaratmış seni yaratan! Evet seni güzel yaratan kendisi de en güzeldir. Öyleyse en güzel varken onun yarattığı güzele yaratılmış güzele aşık olmak da nedir ki?
Sevmek sevgili olmak… Sevilmek yani sevgili olmak. Birincisi etken diğeri edilgen haldir. Ya seven ol veya sevilen üçüncüsü olma. Elbette her ikisi de güzel. Özbekler bir kadını sevdiğini söyleyen erkeğe de erkeği sevdiğini hoşlandığını ifade eden kadına da “yaktı mı” derler. Yani yakmak ile sevmek eş anlamlı bir kelime. Yakmadıysa beğenilmemiş hoşa gitmemiş demektir. Bu yakmak behimi, duyguların tahriki ile varılan bir sonuçtur. Yunus’un yanışıyla yanan birisi için elbette bütün yakıcılardan üstün bir yakıcı vardır. O da elbette kainatın yaratıcısı olan Halık’tır.
“Sevgililer Günü” elbette hakiki anlamıyla bir bütün halindeki sevgiliyi de sevgiyi de kapsamaz. Lakin hatırlanmak için bir bahane olmaktan öteye gitmeyen bu gün yeni bir tüketim bahanesidir. Şimdiki sevgiler yatağa kadar. Belden aşağı arzuların sevmek veya sevilmek olmadığı malumdur. “Hem sever hem sevilirdik; Bu ayrılık neden oldu” şarkısının şiirini yazan güftekarı olan Bahtiyar Vahabzade kendisi de bu sevgililer gününde vefat etti. Bu ayrılığın sebebini biliyoruz. O da biliyordu ancak “bilip de bilmezlikten gelme”(tecahül-ü arif) yapmaktadır. “Bir selama bile değmeyen aşklar ölmeye mahkumdur” diyen de kendisidir.
Karşılıksız sevenlerden çok bahsedilir. Yani karşısındakine güvenemeyen insanın bahanesi… Aldatamadığı insan için ileri sürülen sebep. Şimdilerde buna “karşımdakinden elektrik alamadım” deniliyor. Ya elektrik çarpar da odun gibi küle döndürürse! Karşılık beklemeden sevenler sadece ve sadece, engelli çocuğunu sevenlerin halidir. Karşılık beklemeden karşılık gelmeyeceğini bilerek sever fedakarlık eder. Bundan başkası ister erkek olsun isterse de kadın evlat akraba her kim olursa olsun bir beklentisi vardır mutlaka ama ya engelli çocuğu olanlar neyi beklesin ki?
“İnsan ömründe kaç defa sever” diye soran sunucuya psikolog “en fazla ki defa sever” diye cevap veriyor. Sevdi mi tam sevenler bir sevenlerdir. Mevlana gibi “kırk defa tövbeni bozmuş olsan da yine gel” dediği gibi senede kırk defa aşık olan seven gönül çöplüktür artık.
İnsan sevginiz, vatan sevginiz, millet seviniz, bayrak sevginiz daim olsun. Bunlardan mahrum etmesin Yaratan. Ya seven veya sevilen olunuz. Üçüncüsü olmayınız. Bu üçüncüsü ot gibi yaşamak demektir. İnsan isen insan gibi yaşa.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.