Ölümüne Vakur Bir Duruş
I. Dünya Savaşı devam ederken 1915 yılının ilk aylarında Müttefik (İtilaf Devletleri) Ordularının kazandıkları başarılar, İtalya’yı, İtilaf Devletleri’ne yaklaştırmıştır. İtalya’nın bir kısım Avusturya toprakları ile Anadolu’nun güneyindeki (Antalya ve havalisindeki) isteklerinin, İngiltere, Fransa ve Rusya tarafından 26 Nisan 1915 tarihinde Londra Antlaşması ile kabul edilmesinin ardından İtalya 25 Mayıs’ta Avusturya-Macaristan’a harp ilan ederek İtilaf Devletleri cenahında savaşa girdi. Bu anlaşmanın Osmanlı Devleti’ne bakan yönü Müttefiklerin zaferi ile bitmesi öngörülen savaşın sonunda Osmanlı’nın Asya’daki topraklarının paylaşılması söz konusu olduğunda İtalyanların Antalya vilayeti ve çevresindeki Akdeniz kıyılarında istedikleri toprakların bu ülkeye verilmesiydi.
Müttefikler safında savaşa katılan İtalya, Nisan ve Mayıs 1916 aylarında İngiltere, Fransa ve Rusya arasında imzalanan (Sykes – Picot-26.4.2916 ve Petrograd-16.3.1916) antlaşmalar(ın)dan haberdar edilmemiş olmakla birlikte bunu sezmiş ve Müttefiklerine bildirmişti. İtalya bu süreçte Antalya, Mersin ve İzmir’in kendisine verilmesini mümkün kılan bir antlaşma yapılması için İngiltere ve Fransa nezdinde ısrarcı olmuş, bunun sonucu Londra Antlaşması’nın yerini almak üzere 19-21 Nisan 1917 tarihlerinde İngiltere, Fransa ve İtalya arasında St. Jean de Maurienne’da yapılan görüşmeler neticesinde 1916 yılında İngiltere, Fransa ve Rusya arasında imzalanan (Sykes – Picot ve Petrograd) antlaşmalarını İtalya’nın kabul etmesi, Antalya, Konya, Aydın ve İzmir bölgelerinin İtalya’ya verilmesi, antlaşmanın yürürlüğe girmesi de İtalya’ya verilmesi kararlaştırılan yerlerin Rusya’nın onaylamasına bağlı tutulması teati edilmiştir. Bu antlaşma ile İtalya, savaştan sonra İzmir de dâhil olmak üzere Batı Anadolu’nun denetimini ele geçirmeyi umut ediyordu.
I. Dünya Savaşı’nda silahlı çatışmalara son veren 1918 güzündeki mütârekelerin ardından galip (İtilaf) devletler(i) tarafından mağlup (İttifak) devletler(in)e imzalatılacak barış antlaşmalarını görüşmek üzere 18 Ocak 1919-20 Ocak 1920 tarihlerinde faaliyet gösteren Paris Barış Konferansı’nda Osmanlı Devleti’nin paylaşımı konusunda Yunanlara verilecek topraklar konusunda da hayli anlaşmazlık yaşanmıştır. İngiltere ve Fransa, savaş döneminde Yunanları kendi saflarında savaşa sokabilmek için İzmir ve Batı Anadolu’yu bu devlete vermeyi vaad etmişlerdi. Oysa İngiltere ve Fransa, savaş döneminde yapılan gizli anlaşmalardan biri olan Saint Jean de Maurienne Antlaşması ile de bu toprakları daha önce İtalya’ya vermeye söz vermiş olmakla birlikte bu anlaşmanın geçerli olabilmesi için Rusya tarafından da onaylanmasında gerekiyordu. Ancak Rusya’da meydana gelen Ekim Devrimi (7.10.1917) nedeniyle iktidara gelen Bolşeviklerin savaş döneminde yapılan tüm gizli anlaşmaları dünya kamuoyu ile paylaşarak bunları tanımadıklarını belirtmesine sonucu St. Jean de Maurienne Antlaşması yürürlüğe giremememiş olsa da İtalya yine de İzmir ve Batı Anadolu üzerinde hak iddia ediyordu. Paris Barış Konferansına katılan Yunanlar, delegelere sahte belgeler sunarak Batı Anadolu’da yaşayan halkın çoğunluğunun Rumlardan oluştuğunu iddia ederek Ege Adaları’nın tamamı ile Trakya ve Batı Anadolu’nun kendilerine verilmesini istemişlerdi. Yunanların tarihî gerçeklerden yoksun olan bu iddiaları, konferansın iki başat ülkesinden biri olan İngilizler tarafından da destekleniyordu. Zira Yunanistan’ın güçlü bir Doğu Akdeniz ülkesi olması hâlinde, İngiltere’nin Akdeniz’den geçen deniz yollarının, kendisine müzâhir bir devlet olan Yunanistan’ın koruyuculuğuna sahip olması, Doğu Akdeniz ve Batı Anadolu’ya İtalya gibi güçlü bir ülkenin yerleşmesinin ön alınarak bertaraf edilmesi İngiltere çıkarlarına hayli uygundu. İtilaf Devletlerinin iki başat devleti olan İngiltere ve Fransa’nın desteklediği Yunan isteklerine önceleri ABD de İtalya gibi karşı çıkmışsa da bilâhare Yunanların konferansta sundukları sahte belgelerinin etkisinde kalarak Yunanların yanında yer alması sonucu İtalya konferansta yalnız kalmış, bunun ardından İzmir ve çevresi ile İstanbul önlerine kadar Doğu Trakya’nın Yunanistan’a verilmesi kararlaştırılmıştır. Konferansta Yunanistan lehine verilen bu cömert karar, İtalya’nın eski müttefikleri olan İtilaf Devletleri ile arasında ciddî bir görüş ayrılığı meydana gelmesine sebep olmuş, İtalya savaş dönemindeki müttefikleri tarafından aldatıldığına inanmıştır.
Paris Barış Konferansı sonucunda, Güney Akdeniz Bölgesi İtalyanlara bırakılmış, İzmir de dâhil olmak üzere Batı Anadolu Yunanlara bırakılmış, İngiltere ve Fransa tarafından Orta Doğu’da Osmanlı’dan ele geçirilen topraklar için manda (himâye) sistemi benimsenerek bu topraklar bu sisteme göre yönetilmek üzere bölümlere ayrılmış, bu çerçevede, Arapların yaşadıkları topraklar, bu coğrafyada Osmanlı Devleti’ne karşı savaşmış ve zaferler kazanmış olan İngiltere ve Fransa’ya bırakılmış, buna göre Suriye ve Lübnan Fransız, Irak ve Filistin de İngiliz mandasına bırakılmış, Doğu Anadolu’da da ABD mandasında bir Ermeni Devleti kurulması benimsenmiştir.
Paris Barış Konferansı’nda İngiltere, Fransa ve ABD tarafından sağlanan uzlaşnın bir sonucu olarak 15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir, Yunanlar tarafından işgâl edilir. Aynı gün Yunan işgâl kuvvetleri tarafından gözaltına alınan diğer subay ve erler ile birlikte 4. Kolordu Asker Alma Daire Başkanı Miralay (Albay) Süleyman Fethi Bey de Konak Meydanına getirilir. Yunan birliğinin komutanı olan subay, ondan ellerini havaya kaldırıp (kendisini halkın gözü önünde aşağılamak ve o dönemde de Yunanistan’ın başbakanı olan Elefterios Venizelos’u da yüceltmek için) “Zito Venizelos (Yaşa Venizelos)” diye bağırmasını ister. Ancak Miralay Süleyman Fethi Bey bunu kesinlikle yapmaz. Bu istek birkaç kez de kararlı bir şekilde tekrar edilir. Yapmayınca da bu istek Miralay Süleyman Fethi Bey, Yunan askeri tarafından her defasında süngülenerek yirmi iki kez tekrar edilir. Bu esnada bir vekar abidesi gibi duruş sergileyen Miralay Süleyman Fethi Bey’in yanında ne mi vardır? Sadece yüreğinde cesareti, ruhunda vatan sevgisi, üzerinde de üniforması… Bu yirmi iki süngü darbesine rağmen ölmeyen ve ağır yaralanan Miralay Süleyman Fethi Bey hastaneye kaldırılır. Hastanede tedavi altına alınsa da aldığı ağır yaralardan kurtarılmaması sonucu bir hafta sonra şehit olur. Merhum Miralay Süleyman Fethi Bey’in (süngü izleri ve kan lekeleri de üzerinde olan) üniforması Harbiye Askerî Müzesinde teşhir edilmektedir. Ruhu şâd, mekânı cennet ola…
İzmir’in işgâli sonrasında Batı Anadolu’da Yunan işgâlleri artarak devam ederken bir yıl sonra (İstanbul’daki İngilizlerin himmetine sığınmış Saray ve Hükûmetin bilgisi dâhilinde) omurgasız Şeyhülislam Dürrizâde Mehmet Efendi tarafından da başta Mustafa Kemâl Paşa olmak üzere Millî Mücâdele’nin öne çıkan şahsiyetleri “katli vacip” olarak ilan edilir ve haklarında da idam kararı çıkarılır. İstanbul’daki bir başka omurgasız bürokrat olan Nemrut Mustafa Paşa başkanlığındaki kukla ve sözde mahkemede de Mustafa Kemâl Paşa ve bazı arkadaşlarının gıyâben idamlarına ve mallarının da haczine karar verilir. Bu sözde mahkeme 27 Mayıs 1920 tarihli kararıyla Fevzi (Çakmak) Paşa, 15 Haziran 1920 tarihinde de Miralay İsmet (İnönü) Bey’in de içlerinde bulunduğu nice Millî Mücadele mensupları hakkında idam kararı verir. Sözde ve âciz Padişah Vahidettin de bu uyduruk mahkeme kararlarının tamamını onaylar. Bahse konu aşağılık fetvâ ve sözde mahkeme kararlarını içeren yazılı duyuruların İngiliz uçakları ile Batı Anadolu’da halkın üzerine atılması ve halkın bu konularda bilgili kılınması için Damat Ferit Paşa, işgâl atındaki İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiseri Amiral de Robeck’i ziyaret ederek ondan bizzat yardım talebinde bulunur.
Ege bölgesindeki Yunan işgâli elbette ki İzmir’le sınırlı kalmadı. Yunan kuvvetleri Batı Anadolu’daki Türk ahâlinin canı, malı ve ırzını da çiğneyerek Ağustos 1921 ayında ta Sakarya nehrinin doğusuna kadar ilerler. Ancak 23 Ağustos 13 Eylül 1922 tarihlerinde gerçekleşen Sakarya Meydan Muhârebesi’nde Yunan Küçük Asya Ordusunun taarruz gücü kırılır ve Sakarya nehrinin batısına atılır. TBMM Ordusunun silah, mühimmat ve lojistik eksiklikleri nedeniyle yeteri derecede kudretli olmadığından bu eksiklerin tamamlanmasından sonra Yunan kuvvetlerinin Anadolu’dan atılmasına karar verilir. Sakarya Zaferi’ni takip eden on bir ay zarfında bahse konu eksiklikler tamamlandıktan sonra 26 Ağustos 1922 tarihinde Afyon güneyinden başlatılan Büyük Taarruzu sonucu Yunan hatları yarılır ve taarruz başarılı bir şekilde gelişir, Afyon Cephesindeki Yunan kuvvetleri 30 Ağustos’ta Dumlupınar’da ezici bir yenilgiye uğratılır, ardından başlatılan takip harekâtı sonucu 9 Eylül’de İzmir kurtarılır, 17 Eylül’de Anadolu’daki son Yunan kuvvetlerinin Edincik (Bandırma)’ten ayrılması sonucu Anadolu tamamen Yunanlardan temizlenir. Böylece bin bir yokluk ve imkânsızlığa rağmen Sivas’ta “Ya İstiklâl Ya Ölüm” parolasıyla başlatılan Şanlı Millî Mücâdele zaferle taçlandırılır ve emsâlsiz bir başarıyla sonuçlandırılır.
Şanlı Millî Mücâdele’ye destek verenler ve zaferle taçlandıranlar tarihe şanla ve şerefle, onu boğmaya çalışan İstanbul’daki yerli ve gayrı millî unsurlar da tarihe zilletle ve utançla kayıt düşerler.
Bu vesile ile Miralay Süleyman Fethi Bey’in manevî şahsında, Gazi Mustafa Kemâl Paşa’nın dirayetli askerî ve siyasî liderliğinde yürütülen ve zaferle taçlanan Şanlı Millî Mücâdele’de canı, kanı, teri ve malı olanların da cümlesini de saygı ve rahmetle yâd ederim.
KAYNAKLAR:
- Fromkin, David; Barışa Son Veren Barış – Modern Ortadoğu Nasıl Yaratıldı (1914-1922), (Çev.: Mehmet Harmancı), Sabah Yayınları, İstanbul 1994.
- Mango, Andrew; Atatürk, (Çev.: Füsun Doruker), 2. Baskı, Remzi Kitabevi, İstanbul 2004.
- Paksoy, İrfan, “Mütâreke’den Samsun’a Uzanan Yol”, Millî Devlet Gazetesi, 19.5.2020, https://www.millidevlet gazetesi. net/KoseYazisi/mutareke-den-samsun-a-uzanan-yol-241, Erişim Tarihi: 13.5.2023.
- Paksoy, Paksoy, “Cumhuriyete Giden Yol”, Millî Devlet Gazetesi, 19.10.2021, https://www.millidevletgazetesi.net/Kose Yazisi/cumhuriyete-giden-yol-4536, Erişim Tarihi: 13.5.2023.
- Paksoy, İrfan; “100. Yılında Büyük Zafer”, 30.8.2022, https://www.millidevletgazetesi.net/KoseYazisi/100-yilinda-buyuk-zafer-4702, Erişim Tarihi: 13.5.2023.
- Paksoy, İrfan; “Gazi Meclis’in Açılışı”, 23.4.2023, http://www.dibace.net/irfan-paksoy/gazi-meclisin-acilisi/, Erişim Tarihi: 13.5.2023.
- Paksoy, İrfan; “Geldikleri Gibi Giderler”, 13.11.2021, http://www.dibace.net/irfan-paksoy/geldikleri-gibi-giderler/, Erişim Tarihi: 13.5.2023.
- Paksoy, İrfan; Cihan Harbi’nde Osmanlı Devleti, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 2018.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.