Batı oyuncağı ile yüzleşiyor
Batı, yıllarca kendisinden olmayanları hizaya getirmek için terörü kullandı. Ya kabileler arasında basit bir anlaşmazlığı düşmanlığa çevirip savaştırdı. Veya kendileri müdahale edip hizaya soktular. Nabimya’da, Ruanda’da eski sömürgeci Almanların kışkırtmalarıyla iki kabileden milyonlarca insan katledildi. Oradaki yer altı zengin madenlere taşlara sahip olmak için. Eski adı Zaire olan Orta Afrika Cumhuriyeti’nde Fransızların kışkırtmalarıyla işin içerisine Uganda’da dahil olup yine yüz binlerce insan öldürüldü. Zaten Fransa’nın Mağrip ülkelerindeki bitmeyen kışkırtmaları ve akılsızca şuursuzca savaşan bedeviler var. En son “Arap Baharı” adıyla başlatıp Türkiye’ye kadar uzanması planlanan kıtal süreci. Netice nedir? Hiçbir yerde bahar gelemdi, demokrasi gelemedi anarşi kargaşa ve perişanlık kaldı geriye. Bir Libya düşünün… Petrolünden herkese pay verilen ülkenin petrolünün hesabını yapacak akıl bile yok. Fransa istediği gibi alıp götürmekte. Ahmaklara mahzun melil bakmak kalmıştır.
Cezayir’in işgalinde Fransa’nın askerlerinden birisi bir mühendis olan Roger Gaurady’de de vardır. Esir düşer Gaurady. Bekler ki kendisini ne zaman kurşuna dizecekler veya işkence ederek öldürecekler. Müslüman Cezayirli savaş esiri olan bu adama sorar, “siz bizi esir alsaydınız ne yapardınız”? Gaurady tereddütsüz “hiç vakit geçirmeden kurşuna dizerdik” der. Cezayirli asker de “biz Müslümanların bir prensibi vardır. Silahsız, savunmasız insana el kaldırılmaz. Bırakınız öldürmeyi. Savaşta bile olsa. Biz şimdi seni kurşuna dizmeyeceğiz affedeceğiz. Gaurady’nin gözleri parlar. “İşte gerçek ilahi nizam bu, gerçek din bu, gerçek insanlık bu, ben artık bu dine inanıyorum” der ve Müslüman olur. Pek çok felsefi kitabını tercüme eden rahmetli Ergün Göze ağabeyin kaleminden okuduk. İşte o Fransa sömürmeye devam ettiği gibi biraz bu zincirlerden kurtulma eğilimi gösteren olursa bir bahane ile karışıklık çıkartıp kendisi müdahale temtektedir. İşte Mali… Hıristiyanlar Müslümanlara saldırdı. Nice Müslüman öldürülürken ses çıkarmayan Fransa kendisini savunan Müslümanlara ordularıyla müdahale edip katliam yaptı. Adeta, Afrika sömürmesi için Fransa’ya hediye edilmişçesine oralarda zulmediyor sömürüyor. İçeride sıkıntılı anlar yaşayan iktidardakiler soluğu Afrika’daki sömürgelerde alıyor. Biraz şu sıralar Türkiye oralarda söz sahibi olmaya başlayınca da başımıza bir bela örgütleyip PKK gibi PYD gibi çakal sürüleri ile meşgul olup oralardan elimizi çekmemiz istenmektedir.
Fransa’nın bu gün yaşadıklarına gelince. Bütün batı yıllarca sömürdüler. Vietnam’ın kauçuğunu sömüren Fransa dünyanın en kaliteli kauçuğu ile dünyanın en sağlam lastiğini yaparak sattı. İngiltere koskoca Hint yarımadasını Malayları da dahil ederek taa Avustralya’ya kadar halen sömürmektedir. Peki burada aç ve açık bıraktıkları batıya ellerinden alınan zenginlikleri modern köle olarak bile olsa girip oraya yerleşip bir parçasını almak için akın akın mülteci dedikleri sığınmacı dedikleri kafilelerle koşuyorlar. Onlar sınırlarını duvarla da çevirse aylarca gemide aç açık bekletseler de oraya ulaşmayı ve çalınan zenginliklerden önce pay almayı sonra da onlarla hesaplaşmayı düşünmektedirler. Kara Afrika da öyle. Kendi memleketlerinde dün yaşadıkları batılıların tezgahını başlarına geçirmek üzere geldiler. Batı oyuncağı ile oynamaktadır. Hilesi ile baş edememektedir.
İşte Fransa, İngiltere, Almanya, Hollanda, Belçika, İspanya, İtalya ve Portekiz… Zavallılara önce “sizi Avrupalılaştıracağız” dediler. Satılmayan aydınları onlara ”Biz Afrikalı olmaktan, biz Asyalı olmaktan mutluyuz sizin gibi olmak istemiyoruz” dediler. Başaramayınca ikinci bir yol denediler. “Sizi Batılılaştıracağız” dediler. Buna da aydınlar karşı çıktı. “Biz Asyalı olmaktan biz Afrikalı olmaktan mutluyuz doğulu olmaktan da huzurluyuz. Batılı olmakta istemiyoruz. Bir başka aldatmaca ise “sizi çağdaş, modern, muasır yapacağız” dediler. Hayır “Biz milli olmaktan bu günü yaşamaktan mutluyuz” dediler. İşte yıllarca sömürdükleri bu insanları o modern dedikleri giyimleri, teknikleri ile kandırdılar. O meşhur giyim markalarına adeta taparcasına her şeyini feda eden Afrikalı ve Asyalı yarattılar. Onlara ulaşmak için vaz geçmeyeceği değer kalamayacak kadar köle yaptılar. Onlara ulaşamayan mağazasının önünde boyunu bükük gönlü kırık ağzının suyu akarak bakan adamlar şimdi fırsat bu fırsat deyip ulaşamadıkları kölesi oldukları markaların dükkanlarını yağmalamaktadırlar. Harap etmektedirler. Buna sadece varoşların isyanı, sömürülenlerin öfkesi denilemez. Bu aynı zamanda dünün rövanşı, dünün hesaplaşması dünün gasp edilenlerinin bu gün istenmesi olayıdır. Şanzelize caddesindeki o meşhur markaların sahipleri dünün hesabını vermektedirler. Fakir Afrikalı eline silah almadan taş sopayla bu nemrutları korkutmaktadır. Bir zaman İstiklal Savaşında biz de onları “sopayla vura vura” kovaladık. Şimdi Afrikalı Fransa’da, Asyalı İngiltere’de ayaklanmış hesaplaşmak istemektedir. Yıllar önce çaldıklarını çakalların midelerinden çıkarmaya uğraşmaktadır.
Bu hesaplaşmada buraların çocukları ne durumdadır? Fransa’da olsun İngiltere’de olsun kendi öz çocukları da dünkü insanlık dışı katliamların hesabını yabancılarla beraber olup sormaya çalışmaktadır. Atalarının utancından kurtulmaya çalışmaktadırlar. Buna iste aşırı sağcılar deyiniz, ister milliyetçiler deyiniz ama bir gerçek vardır o da atalarının yaptıklarından utanan bu gün açlığa terk edilenlerle bir olan bir kendi milletlerine mensup insanlar vardır en ön safta.
Bu olayların son bulması için ne yapılamalıdır? Önce Afrika’dan Ortadoğu’dan sonra Asya’dan vuruşturarak sömürüden ellerlini çekmeleri lazım. İşte yanı başımızdaki bela. Irak ve Suriye… Bunlara akılsız Arap kabileleri de eklenince manzara dünkü manzara… Afganistan dahil bütün Müslüman yurtlarından elinizi çekeceksiniz. Çekmezseniz Suriye’de yaşadıklarınız her yerde tekrar edilir. Bu hezimeti önce Türklerden tattınız. Sizinle bir olan alçaklar, Kürtler- Araplar size de elbet bir gün bu günkü köpekliğinizin hesabı sorulacaktır. Siz ki dün de bu gün gibi her kapıda kuyruk salladınız. Ya pişman olup batının haydutlarıyla dans etmeyi bırakırsınız ya da her zamanki gibi kötü talihinize yeniden baş eğersiniz.
Batı, dünkü oyuncağından çıkan sahte mermilerle vurulmaktadır. Etme bulma dünyasında ettiklerini bulmaktadırlar. Ne kadar da acıymış ne kadar da üzüntü vericiymiş. Daha bir iki yıl evvel bütün batı kol kola girmiş olayları kınıyorlardı. Bizi dışlayarak yürüyorlardı. Adeta “bu olayların müsebbibi, hamisi, İslamafobi neticesi gibi algılıyorlardı. Bu gün kendi çocuklarıyla yüzleşen batı yüzsüz batı utanmaz batı… Bu da bir takdir-i ilahi. Böyle olmasaydı yine İslam düşmanlığı ile izah ederek Müslümanlara çullanacaklardı. Batı kendi değerleriyle yaptıkları ile yüzleşmektedir. Verdikleri acının binde bir olmayacak bir acı onların felaketi olmuştur. Bizdeki Mozart dinlemeyi batılı olma çağdaş olma zanneden ahmaklar sizin de yıkılmanız yakındır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.