Konak: İşi ehline vermek bir düstur olmalıdır
Türkiye de marka ve patent deyince Ankaralı bir işkadını akla gelir. Sosyal sorumluluk sahibi, çalışkan ve sıkı bir sivil toplumcu olan Figen Konak başkanın bu haftaki köşesinin misafiri oldu. TÜSİAV Sinai Mülkiyet Platformunu Başkanlığını da yürüten Figen Konak’la marka, buluş ve patente ilişkin her şeyi konuştuk keyifli okuyacağınıza inanıyorum.
Veli Sarıtoprak: Figen Konak kimdir?
Ben Figen Konak, biri 19 diğeri 14 yaşında olan iki çocuk annesiyim. 1999 yılında Gölcük depreminden sonra Ankara’ya yolu düşenlerdenim. Uludağ Üniversitesi İİBF Maliye bölümü mezunuyum. Türk Sanayici Ve İş Adamları Vakfı Sınai Mülkiyet Platform Başkanıyım, Genç Girişim Ve Yönetişim Derneği’nin Sivil Toplum Kuruluşlarından Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesiyim, PATENT VE MARKA VEKİLLERİ Derneği üyesiyim. Marka vekilliği belgemi 2003, patent vekilliği belgemi ise 2005 yılında aldım. 2000 yılından bu yana yani yaklaşık 23 yıldır Fikri Haklar alanında faaliyet göstermekteyim ve adımı taşıyan Figen Konak Marka Patent Ltd.Şti. şirketinin de müdürüyüm.
Veli Sarıtoprak: Vekillik müessesesi nedir?
Figen Konak: Patent ve Marka vekilliği mesleği halen pek de bilinen bir meslek türü değil maalesef. Danışmanlık ya da takipçilik gibi algılanabiliyor. Ancak bu mesleği yapabilmenin yönetmelik ile belirlenen bazı koşulları var. Her şeyden evvel TÜRKPATENT kurumunun iki yılda bir düzenlediği marka vekilliği ve patent vekilliği sınavlarına girerek bu sınavlardan geçer not almanız gerekir. Kazandıktan sonra TÜRKPATENT siciline kayıt yaptırmak ve mesleği yapabilmek için gerekli olan mesleki sorumluluk sigortası vb. birtakım prosedürleri tamamlamak gerekir. Faaliyet gösterirken de yönetmeliğe uygun şekilde davranmak zorunludur. Yani bu mesleğin, avukatlar, yazılımcılar, mali müşavirler, danışmanlar gibi meslek guruplarının yapabildiği bir iş olduğu algısı yanlıştır. Bahsi geçen meslekler ile benzerlikler veya paralellikler gösterse de vekillik müessesesi apayrı çalışma disiplinleri içeren bir iş koludur.
VEKİL olmamız, müvekkilimizden aldığımız bir vekaletname ile onu TÜRKPATENT ya da WIPO gibi kurumlar nezdinde temsil edebilmemizden kaynaklanır.
Veli Sarıtoprak: Sınai Mülkiyet alanında yaşanan kavram karmaşası size nasıl yansıyor? Mesela markama patent alabilir miyim?
Figen Konak: Bu karmaşa bizim hemen hemen her gün karşılaştığımız bir durum. Patent çok çok yaygın kullanılan bir terim. Öyle ki entelektüel kesimlerde dahi bu terimin hatalı kullanıldığını görebiliyoruz. Mesela, gazete haberlerinde “… markasına patent aldı”, “… ilinin yemeği patentlendi”, “coğrafi işaretli yöresel ürün artık patentle korunacak” gibi hatalı kullanımlara rastlamak mümkün. Ancak bu tip hatalara doğrudan işin içinde olan kişilerin de düştüğünü görebiliyoruz. Meslek hayatım boyunca öyle enteresan örnekler ile karşılaştım ki bunu saatlerce konuşabiliriz. Fakat en çarpıcı olanlarından birisi, marka hakkına tecavüze ilişkin bir dava hakiminin gerekçeli kararında markaya sürekli patent demesiydi.
Kavramların karışması mümkün elbette ancak, sözleşmelere yansıyor ise yahut yanıltıcı şekilde ürün üzerinde kullanılıyor ya da üçüncü kişilere karşı ileri sürülüyor ise bu durum gerçekten kaygı verici olabiliyor. Şöyle bir örnek verelim, gelecek vadeden bir yiyecek markası için lisans sözleşmesine patent yazılır ise ne olabilir? Hatta ve hatta o marka yerine patent yazılan isim de tescilli değilse? Sanırım nasıl bir hukuki karmaşa, hak ihlalleri ya da hak karmaşası olabileceğini tahmin edersiniz.
Veli Sarıtoprak: Bu kavramları ve önemlerini açıklayabilir misiniz?
Figen Konak: Patent kavramı ile başlayalım isterseniz. Patent, icadın yani buluşun açıklanması karşılığında sahibine verilen bir belgedir. Dünyada ve Türkiye’de yeni olan ve tekniğin bilenen durumunu aşan, sanayiye uygulanabilen buluşlar 20 yıllığına koruma altına alınır. Tescil, 3-5 yıl süren zorlu bir yoldur.
Faydalı model ise bizim gibi gelişme sürecini tamamlayamayan ülkelerde özellikle KOBİ’lerin yaptığı yeni, yaratıcı fikirlerin veya buluşların/icatların kısa sürede ve daha az maliyetle tescil edilmesine imkân veren bir yoldur. Aslında patent ile faydalı model sahibine aynı hakları sağlarken faydalı model yeni ve sanayiye uygulanabilirlik kriterlerine göre incelenir. Ticari çevrelerde faydalı modele küçük patent dendiğini de biliyoruz. Faydalı modeller 10 yıllığına tescil edilirler.
Marka, işletmelerin mal ve hizmetlerini başka işletmelerin mal ve hizmetlerinden ayrıt etmeye yarayan kelimeler, şekiller, renkler, sesler, sloganlar yani grafikle gösterilebilen her türlü işaretlerdir. Her zaman verdiğim bir örneği vermek isterim. Lacoste bir markadır, timsah figürü de bir markadır. Ya da Nike ibaresi bir markadır, bumerang şeklide ayrıca bir markadır. Sesler ilginç gelmiş olabilir, Tefal bir markadır, Tefal dediğimizde zihnimizde canlanan o müzik de bir markadır. Yani tüketicinin belleğinde ürünü işaret eden her şey marka olabilir. Marka, tescil yolu ile 10 yıllığına korunur ve 10’ar yıllık dönemler halinde süresi uzatılabilir.
Markalar ve ticaret unvanları da genellikle birbiri ile karışan kavramlardır. Ticaret unvanı, ticaretle uğraşan kişinin ya da işletmenin kimliğidir. Amacı ve görevi farklıdır. Eğer bir ticaret unvanının kök kelimesi marka olarak da kullanılıyor ise ayrıca marka olarak da tescil edilmelidir. Ticaret unvanının Ticaret Sicilinde tescilli olması, marka olarak da korunduğu anlamına gelmez.
Tasarım, biçimdir, görünümdür. Yani tüketicinin gördüğü ürünün nihai halidir. Dikkat ettiyseniz şu ana kadar marka ile ismi, patent ve faydalı model ile tekniği yani çalışma prensibini koruyan tanımlardan bahsettik. Tasarım tescili, en kısa tanımı ile dış görünümü koruyan bir yoldur. Dünyada ve Türkiye de yeni olma şartıyla, ayrıt edici olan ve tüketicinin nesneyi algıladığı dış görünümünün korunmasını hedefler. Zaman zaman bir buluşu patent ile korumak için başvuru yaparken o ürünün dış görünümünü de tasarım tescili ile korumak gerekebilir. Tescil edilen tasarımlar, 5’er yıllık dönemler halinde süre uzatma şartıyla 25 yıllığına korunur.
Coğrafi işaret, belirgin bir niteliği, ünü veya diğer özellikleri bakımından kökenin bulunduğu yöre, alan, bölge veya ülke ile özdeşleşmiş ürünü gösteren işarettir. Mesela Ardahan Çiçek Balı, İzmit Pişmaniyesi, Hereke Halısı, Amasya Elması, Çorum Leblebisi gibi. Tescil ile amaçlanan bu ürünlerin karakteristik özelliklerinin kaybolmaması ve dejenere olmamasıdır. Temel işlevlerinden bir diğeri ise kırsal kalkınmanın teşvik edilmesidir. Bu sayede sosyal, kültürel ve ekonomik kalkınma hedeflenir.
İsviçre çikolatası, Danimarka jambonu, Fransa peyniri, şarabı ve şampanyası ile meşhurdur. Bu ülkelerde üretilen coğrafi işaretli ürünlerin ülke ekonomisine katkısı hatırı sayılır düzeylerdedir. Fransa da sadece geleneksel peynir üretimi için 1800’lü yıllarda çıkarılmış bir kanun dahi vardır. Özelliği hiç bozulmadan halen üretilen peynirlerin, imalata dayalı getirisi dışında turizm geliri de sağlar. En güzel örneklerden birisi Rokfor peyniridir. Rokfor, Fransa’nın medar-ı iftiharıdır. Mağaralarda imal edilen bu peynirin imalatını görmek için bölgeye yoğun bir turist ziyareti de olmaktadır.
Coğrafi işaretler, menşe adı ya da mahreç işareti olarak tescil edilir. Gıda, tarım, maden, el sanatları, sanayi ürünleri coğrafi işaret tesciline konu olabilir.
Sonuç itibariyle patent ile marka, tasarım, coğrafi işaret kavramların birbiri ile ne denli farklı olduğunu, amaç ve önemlerinin apayrı olduğunu bu tanımlardan da anlamak mümkün.
Veli Sarıtoprak: Neden ve Nasıl Tescil?
Figen Konak: Marka, patent/faydalı model, tasarım gibi sınai haklar gayri maddi olan fikri haklardır. Tüketiciyi ve tescil edeni korumak amaçlanmıştır. Bu hakların tescil edilmesi sahibinin anlaşılması açısından önemlidir. Aynı zamanda bir ülkede fikri hakların adil bir düzende korunuyor olması gelişmişlik göstergesidir.
Tüketici deneyimlediği bir ürün, marka ya da tasarımdan memnun kalmış ise o ürünü tekrar aynı kalitede almak ister. Sonraki alışverişinde deneyimlediği ve beğendiği ürün zannederek başka bir ürün alır ise işte tam burada tüketici menfaati zarar görmüş olur. Pek tabi ki uzun uğraşılar ve emekler sonucunda ortaya çıkaran gerçek hak sahibinin haklarına da tecavüz edilmiş olacaktır.
Haklar tescil edilmediği sürece sahibine hak sağlamaz. Türk Ticaret Kanunu’nda (TTK) haksız rekabete ilişkin hükümler bulunuyor olsa da 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK), hakları kesin olarak düzenler. Tescil eden kurum ise Türk Patent ve Marka Kurumu’dur.
Gerçek hak sahibi iken haksız duruma düşülmemesi için marka, patent/faydalı model ya da tasarımların mutlaka tescil ile korunması gerekir. Uzun yıllar boyunca ticaret unvanını aynı zamanda marka olarak kullanan bir işletme Ticaret Sicilinde unvanı tescilli olduğu ve otomatik olarak marka olarak da korunduğunu zannettiği için tescilli bir marka ile karşı karşıya kaldığında belki de unvanını dahi değiştirmek zorunda kalabilir.
Bir taraftan da basiretli tacir, haklarını bilmek ve bunların gereğini yapmak zorundadır. Haklarını bilmemek iyi niyet ölçütü sayılmayacağı gibi, gecikmeli yapılan ya da yapılmayan başvurular nedeni ile patent, marka ve tasarımlarını kaybetmesine sebep olabilir. Sonuç itibariyle sınai hakların korunması ticaret ile uğraşanlar açısından hayati önemdedir diyebiliriz.
Eklemek istediklerim; Sınai Mülkiyet hakları açısından, ticari faaliyete başlayanlara, yeni bir iş geliştirme yapanlara önerim, öncelikle haklarından haberdar olmaları için alanında uzman olan bir Patent ve Marka Vekili ile faaliyetleri hakkında istişarelerde bulunmasıdır. Nasıl ki, bir şirket kuruluşu için mali müşavire, dava için avukata danışıyor iseniz mutlaka güveneceğiniz bir vekiliniz olsun.
Ben hallederim, o işte ne var ki bir dilekçe veriyorsunuz, e-devletten de yapılıyor, zamanı gelince yaparız acelesi yok, tasarım tesciline gerek yok, 7 değişiklik yapılsa zaten başkası tasarımı taklit ediyor, bir arkadaşım dava açmıştı hiçbir şey kazanamadı falan gibi kolaycı yaklaşımlar maalesef geri dönülmez hatalara sebebiyet verebilir.
Kendi kendine başvuru yapanları, hasbelkader tescil edenler olsa da ya bir itiraz üzerine ya da eksik sınıf nedeni ile tekrar başa dönebiliyor. Yahut hatalı yapılmış bir başvurudan dolayı sonraki işlemlerin yapılmasını engelliyor. Sırf markasının takibini yaptırmadığı için tacir, tescil edilen aynı veya çok benzer markanın hükümsüz kılınması için dava açmak zorunda kalabiliyor. Markasını sadece Türkiye de tescil eden ihracatçı firma, tüm dünya da markam zaten tescilli diyebilir ta ki malları gümrükte takılınca ya kadar.
Ben mühendisim tarifnamemi yazdım kendim başvuru yaptım diyenler, süreçte buluşu tamamen kaybedebiliyor. Eksik bilgiden, yazım hatasından ya da sürecin takip edilmemesinden olabiliyor bunlar.
Tasarımlarda 7 değişiklik yapılması konusu ise başlı başına bir tacir efsanesidir. Doğru olan kriter şu, tüketici iki tasarım ile karşı karşıya kaldığında iki tasarımın farklı olduğunu ayırt edebiliyor ise tasarımlar farklıdır. Sırf bu ön yargı nedeni ile başvuru yapmayan ve bundan dolayı hak kaybı yaşayan onlarca iş insanı var.
Örneğin bir patent başvurusu yapılmadan evvel kamuya sunulmuş ise yenilik kriteri tamamen ortadan kalkar. Markanızı uzun yıllardan beri kullanıyor iseniz ve başka bir tacir de bu markayı tescil etmiş ise hele ki uzun yıllar sessiz kalınmış ise sessiz kalma nedeni ile hak kaybı yaşanabilir.
Özellikle Ar-Ge birimi olan şirketlerin ekibine Sınai mülkiyet hakları konusunda eğitimler aldırması ve farkındalık oluşturması önemlidir. Patent nasıl araştırılır, tasarım nasıl araştırılır, marka nasıl izlenir? Bir patent dokumanı nasıl değerlendirilir?
Sonuç olarak, her işte olduğu gibi bizim işlerimiz açısından da işi ehline vermek bir düstur olmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.